senin için yalan söyledim ve artık seni her gördüğümde, söylediğim yalanı hatırlıyorum, | Open Subtitles | كذبتُ من أجلِك و الآن، كُلما رأيتُك أتذكرُ كِذبَتي |
Benim için işedi, senin için de işer. | Open Subtitles | حسناً، لقد تبوّلَ من أجلي و سيفعلُ ذلكَ من أجلِك |
Belki bir gün senin için bir yarış kazanır. | Open Subtitles | رُبما يوماً ما، سيفوز بِسباقِاً من أجلِك. |
İşte bu da masa, senin için ayarladığımız masa. | Open Subtitles | الان هذا هو المكتب، المكتب الذي خصصناه مِن أجلِك |
senin için Madam Go'yla konuşacağım. | Open Subtitles | سوف أحاول أن أتحدث مع مدام "جو" من أجلِك |
Buraya senin için gönderildiğimi düşünüyorum. | Open Subtitles | أعتقدٌ أني أُرسلتُ إلى هُنا من أجلِك |
Pekâlâ. senin için Sammy'e selam söylerim. | Open Subtitles | حسناً سأُسلمُ على سامي من أجلِك |
Hayır. Çünkü senin için başka birini düşünüyorum. | Open Subtitles | لا ، لأن لديّ شخص آخر في بالي من أجلِك |
Eve giderken, kendine yemek hazırla ve Luigino için de biraz salam kes. | Open Subtitles | وعندما تنتهي من ذلك، اذهب للمنزل وخذ بعض الطعام من أجلِك ومن أجل (لويجينو) بعض شرائح اللحم المدخن. |
Hepsi senin için. | Open Subtitles | كُلُ ذلكَ من أجلِك |
Ve bu şarkı senin için | Open Subtitles | وهذه الأغنية من أجلِك |
"Ve bu da senin için" | Open Subtitles | وهذه الأغنية من أجلِك |
Bunu, senin iyiliğin için yaptı. | Open Subtitles | ـ لقد قام بذلك من أجلِك |
Kişisel fikrim, bence sakallarını senin için kesti. | Open Subtitles | أعتقد أنه قد حلق من أجلِك فقط |
senin için her şeyi yaparım. | Open Subtitles | سأفعل أي شيء مِن أجلِك. |
senin için bir şeyim var. | Open Subtitles | لديّ شيءٌ مِن أجلِك |
senin için hiçbir şey yapmadılar. | Open Subtitles | لم يفعلا أي شيءً من أجلِك |
senin için videoyu hazırladım. | Open Subtitles | لقد جهزت الفيديو من أجلِك |
Evet, şey, senin için bazı şeylerim var. | Open Subtitles | نعم، لديّ شيء من أجلِك |
Yeniden dünyaya gelmen için dua edeceğiz. | Open Subtitles | أننا نُصلي مِن أجلِك... |