İçlerinden bir tanesi foursquare üzerinden New York'ta bir şarküteride check-in yaptığım sırada beni buldu. | TED | أحدها في الواقع، ملائمة تماما، وجدتني حين دخلت إلى دلي في مطعم في نيويورك في فورسكوير. |
Bir tanesi Orta Doğu'daki savaşla ilgili, bir diğeri Fransa'daki halk gösterisiyle. | TED | أحدها حول الحرب في الشرق الأوسط، الأخرى عن المظاهرات في فرنسا. |
Tabii ki ne kadar gizemi çözerseniz çözün birini gözden kaçırmak kolaydır. | Open Subtitles | بالطبع مهما حللت من الألغاز من السهل دائماً ألا تنتبه إلى أحدها |
Ed affedebileceğim bir sürü şey var ama bu onlardan biri değil. | Open Subtitles | إد، هناك الكثير من الأمور يمكنني أن أغفرها لكن هذا ليس أحدها. |
Bu bir Ruben borusu. Yıllardır ürettiğim şeylerden birisi ve şu an yanımda bir tane var. | TED | هذا أنبوب روبنز. وهو واحد من عديد الأنابيب التي صنعتها لسنوات، و هذا أحدها هنا اللّيلة. |
Bir başkası ise İngiliz birliklerini böldü ve birinin etrafını sardı. | Open Subtitles | القوه الثانيه أندفعت صوب قلب الفرق البريطانيه لتنجح فى تطويق أحدها |
Deneylerden bir tanesini BMW için yaptım, araba yapma denemesi. | TED | أحدها تجربة قمت بها ل BMW ، محاولة لصنع سيارة. |
birinde Papa'yı oynuyorum diğerinde de iyileşmekte olan bir esrarkeşi. | Open Subtitles | أحدها دور الـ بابا وفي الآخر مدمن في طريقه للتعافي |
Burada rahatlıkla görebilirsiniz, 25 solgun yeşil parça görüyoruz, onlardan bir tanesi daire şeklinde. | TED | يمكننا أن نرى هنا بوضوح تستطيعون أن ترون 25 عنصرًا أخضرًا شاحبًا أحدها على شكل دائرة |
Bir tanesi topluma ve mahallelere verilen değerin artması, ve komşularınızın sizin destek sisteminiz olmasının artan önemi. | TED | أحدها هو اتجاه المجتمعات والاحياء والزيادة الواضحة في دعم الجيران لبعضهم البعض |
Biz de lazerimizle onlardan birini vurup buradaki fotomultiplikatöre ışığın geri yansımasını sağlayacağız. | Open Subtitles | و سنقوم بإطلاق شعاع ليزر على أحدها حتى يرتد إلى هذا المكبر الضوئي |
Ülkenin dört bir yanına sahte planlar yerleştirip birini almamız için beklediler. | Open Subtitles | لقد زرعوا خططاً مزيفة في كل أرجاء الدولة وانتظرونا فقط لنأخذ أحدها |
ve beni güdüleyen şey de bu anlardan sadece birini kaçırma korkusu. | TED | و الشيء الذي يدفعني هو فقط الخوف من ضياع أحدها. |
onlardan biri cebimdeydi aniden alev aldılar, patladılar. | Open Subtitles | وكنت أضع أحدها في جيبي اشتعلت النار بها، وانفجرت |
Burada fazla kuralımız yok. Bu kural onlardan biri. | Open Subtitles | ليس لدينا العديد من الشروط هنا هذا أحدها |
Ama bırakta açıklamanı dinleyeyim. Mutlaka bir tane vardır. | Open Subtitles | لكن دعني أسمع تفسيراتك , من الواضح أن لديك أحدها |
Bazı bilim adamları, bir tanesini yakalayıp bir insanın hatta bir uzay gemisinin bile girebileceği kadar büyük bir tane yapıp, onu milyonlarca kez büyütebileceğini düşünüyor. | Open Subtitles | بعض العلماء يعتقدون أنه قد يكون .. من الممكن التقاط أحدها وتكبيره عدة تريليونات من المرات لجعله كبيراً بما يكفي للإنسان أو حتى لمركبة فضائية للدخول |
Peki bunlardan birinin, büyük bir uygarlığı silip süpürmediğini kim söyleyebilir? | Open Subtitles | فمن سينفي أنّ أحدها لم يمحُ حضارة عظيمة من على الكوكب؟ |
Narin ve çok güzeldiler, ben de bir tanesini yakalayıp bir kavanoza koydum. | Open Subtitles | كانت لطيفة وجميلة حتى أنني وضعت أحدها في مرطبان |
Dünyanın ölümün bir illüzyon olduğu kısımları vardır. Ben birinde bulunmuştum. | Open Subtitles | ثمّة أماكن في العالم يكون الموت فيها وهمًا، وقد زرت أحدها. |
birisi karşılık vermek, bu, adalet ve eşitlik anlayışıyla ilişkilendirilir. | TED | أحدها هو المعاملة بالمثل ويرتبط به حس العدل وحس الإنصاف. |
Benim resmimi çizmiştin bir tanesine ve yanına yazdıkların, işte onlar beni yıkmıştı. | Open Subtitles | على أحدها رسمت صورتي و تلك الكلمات التي دمرتني |
bunlardan biri çevremizdeki hayvanların olağanüstü sosyal karmaşıklığıdır ve bugün size hayvanların karmaşıklıkları hakkında birkaç şey anlatmak istiyorum. | TED | و أحدها هو التعقيد الإجتماعي المذهل للحيوانات من حولنا، و اليوم أريد أن أخبركم ببعض القصص عن التعقيد الحيوانات. |
Yani, milyonlarca şeyi yörüngesinden fırlatsanız bile bir tanesinin gelip de bize çarpması biraz uzak bir ihtimal. | TED | فحتى لو أن الملايين منها قذفت خارج المدار ، فإن احتمال أن يصطدم بنا أحدها لا يزال بعيدا. |