Görsel propaganda oldukça güçlü bir araç. | Open Subtitles | الدعاية البصرية هي أداة قوية للغاية. |
Çünkü sanat çok güçlü bir araç. | TED | لأن الفن أداة قوية. |
Dil, güçlü bir araç. | TED | اللغة هي أداة قوية. |
Doğru olan şey şu: karalama yapmak inanılmaz derecede kuvvetli bir araç ve bunu hatırlamamız ve tekrar öğrenmemiz gerekiyor. | TED | وهاكم الحقيقة : الخربشة هي أداة قوية بشكل لا يصدق ، وإنما هي أداة أننا بحاجة إلى أن نتذكر وإعادة التعلم. |
Ve hemen bu konuyu bırakıyorum, size teknolojiden biraz bahsetmek istiyorum: Teknolojinin niçin muazzam bir fırsat olduğuna inanıyorum; bu zorlukların bazılarına yardım eden çok kuvvetli bir araç. | TED | و عندما أضع ذلك في سياق الكلام، سوف أتكلم لكم قليلاً عن التكنولوجيا: لماذا أؤمن بإن التكنولوجيا هي أداة تمكين هائلة; أداة قوية للمساعدة لحل العديد من تلك التحديات. |
Zihnin güçlü bir araç. | Open Subtitles | إن عقلك عبارة عن أداة قوية |
Fakat bir noktada, ailemin çok da hoşnut olmadığı pek çok kariyer değişiminin de ardından (Kahkahalar) bir engellilik hâli olsun ya da olmasın dünyanın en büyük sorunlarından bazılarını çözmeye yarayacak, çok da güçlü bir araç olabilecek bir çözümle karşılaştım. | TED | ولكن خلال مسيرتي وعملي، وبعد القيام بالتنقل بين وظائف متعددة حيث لم يكن والداي سعداء بهذا الشأن (ضحك) عثرت مصادفة على حل أعتقد أنه من الممكن أن يكون أداة قوية للغاية لحل بعض مشاكل العالم الكبيرة، سواء كانت تتعلق بالإعاقة أم لا. |
Mikrofinans kendi kendine yetme ve kendine saygı sağlayan son derece kuvvetli bir araç ama kadınlar için mikro-umutlarımızın ve mikro-hırslarımızın ötesine geçmeliyiz, çünkü onların kendileri için daha büyük umutları var. | TED | ان تمويل المشاريع الصغيرة هي أداة قوية بصورة مميزة والتي تؤدي الى الاكتفاء الذاتي و الاغتناء النفسي ولكن علينا ان نتجاوز الآمال الصغيرة والطموحات المحدودة عندما يأتي الامر للنساء لانهن يملكن في أعماقهن آمالاً وطموحات كبيرة |