"أدركتُ أنّ" - Traduction Arabe en Turc

• olduğunu fark ettim
• olduğunu anladım
• fark ettim ki

Eve döndüğümde bu bakış açısının hepimizde var olduğunu fark ettim.
عندما عدتُ للمنزل، أدركتُ أنّ فهمنا للأشياء هوَ شيءٌ متأصّل، ويمكنُ للجميعِ أن يملكه

Rutin bir kontrol sırasında hastanın bunalımda olduğunu fark ettim.
،أثناء المتابعة الدوريّة أدركتُ أنّ المريض كان مكتئباً

Sonra da benim için yapabileceğin bir şeyin olduğunu fark ettim.
لكن أدركتُ أنّ هُناك شيء يمكنكَ فعله لي.

Sonra gerçekten, önemsediğim tek lüksümün özgürlük olduğunu anladım.
ولكن بعد ذلك أدركتُ أنّ الرفاهيّة الوحيدة التي تهمّني حقاً هي الحرّيّة

Ve işte o an, problemin ne saçımda ne diş tellerinde ne de herhangi bir şeyde olduğunu anladım.
"وبتلك اللحظة، أدركتُ أنّ المشكلة لم تكمن بشعري مطلقاً" "أو بتقويم أسناني أو ما شابه كنتُ أنا المشكلة"

Onca yalandan sonra fark ettim ki daha fazlasını yapamayacağın bir noktaya geliyorsun.
بعد كلّ الكذب، أظنني أدركتُ أنّ المرء يصل إلى حدٍّ لا يستطيع بعده أن يكذب

fark ettim ki kendime Cortexiphan vererek süreci yavaşlatabilirdim.
أدركتُ أنّ مداواة نفسي بالكورتكسفان ستبطّئ نموّه.

Ama bir sorunum olduğunu fark ettim ve iki gün sonra rehabilitasyona gittim.
لكنّني أدركتُ أنّ لديّ مشكلة، فدخلتُ مركز إعادة التأهيل بعدها بيومين.

Frank'i bırakır bırakmaz, Billie'ye gitmek aklımdan geçti, ama Billie'yi ruh ikizim olduğuna ikna etmek için yalnızca tek bir fırsatım olduğunu fark ettim.
(فكّرتُ في الذهاب إلى (بيلي (بعدما أوصلتُ (فرانك لكنني أدركتُ أنّ لديّ فرصة واحدة لأقنع (بيلي) بأنها توأم روحي

Bridget'in kaçmasındaki tek sebebin Bodaway olduğunu fark ettim.
أدركتُ أنّ السبب الوحيد لهروب (بريدجيت) كان بسبب (بوداواي).

- Nathan'la benim makineyi emanet ettiğimiz insanların yanlış insanlar olduğunu ve onu korumanın yolunun da kendini korumayı öğretmek olduğunu fark ettim.
أدركتُ أنّ مَنْ ائتمنّاهم أنا و(نايثان) على الآلة كانوا الأشخاص الخطأ والطّريقة الوحيدة لحمايتها كانتْ بتعليمها كيفية حماية نفسها.

Profesör McLaughlin'in kitabını okuduktan sonra doğru okul konusundaki beklenti ve araştırmalarımın katı olduğunu anladım.
بعد قراءتي لكتاب الأستاذ (ماكلاغلين)... أدركتُ أنّ تطلعاتي كانت قاسية بقدر أسلوبي في إيجاد المدرسة المناسبة.

Kültürlü bir bayan istersin diye düşünmüştüm, ama şimdi fark ettim ki kendinden genç kızlarla çıkıyorsun çünkü onlar senin harika olduğunu düşünüyorlar.
لقد أعتقدتُ أنك تريد سيدة متفتحة و لكنني أدركتُ أنّ... . أنت تحب مواعدة الفتيات الصغيرة في السن لأننا نعتقد أنك لطيف

Sonra fark ettim ki Davidson geçen sene kaybolan tek polis değil.
{\pos(192,220)} من ثمّ أدركتُ أنّ (ديفيدسون) ليس الشرطي الوحيد الذي فُقد العام الماضي.