| O zamanlar buna pek kafa yormuyordum, ama sonra bunun eğitimimin en keyifli kısmı olduğunu fark ettim. | TED | وفي ذلك الوقت، لم أفكر كثيراً حول هذا الموضوع لكن في وقت لاحق، أدركت أنها كانت نقطة فاصلة طوال سنين دراستي. |
| Zeminin tamamen katı olmadığını ve altımdaki bölgenin oyuk olduğunu o anda fark ettim. | Open Subtitles | أدركت أنها ليست أرض صلبة تبدو مجوفة من تحت |
| Ama onun benden de çok bir güven sorunu yaşadığını fark ettim. | Open Subtitles | ولكني أدركت أنها تعاني من عدم الثقة حتى أكثر مني |
| Eninde sonunda dediğiniz gibi sahte olduğunu anladım. | Open Subtitles | وفي النهاية أدركت أنها كانت مزيفة, تماماً كما قلت. |
| Ama gece ilerledikçe, onun farklı olduğunu anladım. | Open Subtitles | لكن بعد إنتهاء الليلة أدركت أنها مختلفة |
| Ama "Gönder"e bastığım an hiç de sevimli bir şey olmadığını fark ettim. | Open Subtitles | "وفي اللحظة التي ضغط فيها علي "ارسال أدركت أنها ليست لطيفة علي الإطلاق |
| Neredeyse adını söyleyecektin. Öyle bir an geldi ve hatırladım sonra. Ama sonradan bunların hiçbirini görmek zorunda olmadığını fark ettim. | Open Subtitles | لقد كدت أنطق اسمها، كانت ثانية ثم تذكرت، ولكني أدركت أنها لم تضطر لرؤية أي من هذا |
| Bunun kendi yaşamım olduğunu fark ettim ve hiç pişmanlık yaşamayacaktım. | Open Subtitles | لقد أدركت أنها حياتيّ وأنني لن أشعر بأيّ ندم |
| Sonra biraz daha itince yılan olduğunu fark ettim ve geri çekildim. | Open Subtitles | وعندما دفعتها أكثر أدركت أنها كانت أفعي وقفزت للخلف نوعاً ما |
| Ve fark ettim ki, o benim karım ve ona aşığım. | Open Subtitles | وأنا فقط أدركت.. أنها زوجتي. وأنني أُحِبُها. |
| Ona neredeyse fikrimi değiştirdiğimi söyleyecektim ama fark ettim ki bu hiçbir şeyi değiştirmeyecek. | Open Subtitles | كدت ان أخبره أني عدلت عن رأيي، لكني أدركت أنها لن تشكل فارق. |
| Sonra duvardaki bir resmi gördüm Diana Ross olduğunu fark ettim. | Open Subtitles | وليس لدي أي فكرة عن مكان وجودي، وانظر على تلك الصورة على الجدار والآن أدركت أنها دايانا روز |
| Yatakta olmadığını fark ettim ve hemen aşağı koştum. | Open Subtitles | أدركت أنها ليست في الفراش. عندها نزلت الدرج بأقصى سرعة. |
| Sinirlenirim ve ona vururum diye yaptığını fark ettim. | Open Subtitles | أدركت أنها كانت تفعل ذلك حتى أغضب وأضربها |
| Onu tanıdıkça bizim gibi olduğunu fark ettim. | Open Subtitles | ، كُلّما عرفتها أكثر . كُلّما أدركت أنها كانت فقط مثلنا |
| Kanları üzerinden silmeye başladığımda onların senin kanın olmadıklarını fark ettim. | Open Subtitles | وعندما حاولت مسح الدماء أدركت أنها لم تكن دمائك |
| İlk tanıştığımızda öyleydi ama sonradan bunun tam zamanlı bir iş olduğunu fark ettim. | Open Subtitles | حسنا، حين تقابلنا في البداية، لكن بعدها أدركت أنها وظيفة شاقة. |
| iyi olduğunu anladım. | Open Subtitles | أدركت أنها بخير |
| O sırada bunun Gardiyan'dan gelen bir mesaj olduğunu anladım. Ona hizmet edersem, beni koruyacağının sözü olduğunu anladım. | Open Subtitles | و أدركت أنها رسالة من (الصائن)، بوعد أنـّي لو خدمته سيحميني. |
| İşte o zaman haklı olduğunu anladım. | Open Subtitles | حينها أدركت أنها كانت على حق. |