Yeni modeller yapmak ve test etme kabiliyeti sadece bilimin her dalında değil, modern toplumda da gerekli hale geldi. | TED | القدرة على صنع و اختبار نماذج أصبح أساسياً ليس فقط في كل مجال من مجالات العلوم اليوم بل و في مجتمعنا الحديث بنفسه |
Nasıl gerekli bir şey yaptığımı Tüccar'a söyleyecek misiniz? | Open Subtitles | ستخبر رجل الأعمال، ألست كذالك؟ إلى أي مدى كنتُ أساسياً. |
Ham bir gösterim ama temel olarak taşın yaratılışı dönüşümü tüm formlarıyla inceleyen bilimin ilk şekli olan simyanın amacıydı. | Open Subtitles | إنه تصوير بسيط، لكن أساسياً تكوين الحجر كان هدف الكيمياء التي كانت الشكل الأولي للعلم وتدرس التحويل في جميع أشكالها. |
Basitçe, hastanede birlikte takılabileceğim bir iş arkadaşı arıyorum. | Open Subtitles | إذاً، أساسياً أنا أبحث عن صديق عمل شخص ما لأرافقه في المستشفى |
Temelde, meteor yağmuru bedenimi etkiledi ve kendimi ışınlamamı sağladı. | Open Subtitles | أساسياً سقوط النيزك أثر على جسدي و ذلك سمح لي بأن أنقل نفسي |
İlk günlerinde, Esasen bir kaç milyon yıl kadar önce gezegenlerin oluşmaya başladıkları zamanlarda güneş sisteminde oradan oraya sıçrayan düzinelerce belki de yüzlerce genç gezegen mevcuttu. | Open Subtitles | في أيامه الأولى بعد بضعة ملايين السنين من عمره أساسياً بعد تشكل الكواكب كان هناك عشرات أو ربما مئات من الكواكب الحديثة |
Bu toplumun ayrılmaz bir parçası olacaksın. | Open Subtitles | ستكون جزءاً أساسياً في هذا المجتمع. |
Ama artık yıldızlar nihayet gerekli bir hâle getirildi. | Open Subtitles | لكن الآن، النجوم أصبحت أخيراً شيئاً أساسياً. |
Gereksiz olan şey tamamen gerekli bir hâle getirildi. | Open Subtitles | أترين؟ الغير أساسي أصبح بإمتياز أساسياً. |
Orada bulunmanızın çok gerekli olduğunu düşünüyorsanız neden vaftiz olmayı kabul etmiyorsunuz? | Open Subtitles | إذا اعتبرت تواجدك أساسياً للغاية، لمَ لاتطهّر نفسك؟ |
Nasıl gerekli bir şey yaptığımı Tüccar'a söyleyecek misiniz? | Open Subtitles | ستخبر رجل الأعمال، ألست كذالك؟ إلى أي مدى كنتُ أساسياً. |
Ekonomistlerin yaptıkları temel hata paranın para olduğunu düşünmeleri. | TED | لذلك فحيث ترتكب الاقتصاديات خطاءً أساسياً هو انهم يعتقدون ان المال هو المال |
[Açılma] Bu açılma gerçekten La Cura'nın temel rollerinden biriydi. | TED | [الإنفتاح] وهذا الإنفتاح كان حقاً جزءاً أساسياً لموقع "لآ كورا". |
Çünkü burdu temel bir mesele var o da geriye kalanları önemsizleştiriyor, ve bu bizim insanlığımızla ilgili. | TED | لان هناك شيئا أساسياً هنا والذي اعتقد أنه يتخطى الباقي، وهو عن انسانيتنا. |
Senin düşünce şeklin Basitçe -bam. | Open Subtitles | لذا سبب فكرتك . كان أساسياً .. بام |
Basitçe, eğer ölürsek, bu bizim kendi boktan kararımız olacak. | Open Subtitles | أساسياً, أنه إذا متنا فهذا خطأنا |
evrimin gücüne aşık olmuştum ve çok önemli bir şeyi farkettim tek hücreli yaşam formlarında her hücre Basitçe bölünür ve o hücrenin bütün genetik enerjisi yavru hücrelere taşınır. | TED | أصحبت مفتوناً بقوة التطور ولاحظت أيضاً أمراً أساسياً للغاية في غالبة أنماط الحياة الحالية في كائنات وحيدة الخلية، كل خلية تنقسم ببساطة وكل الطاقة الجينية في تلك الخلية يتم حملها في كلتا الخليتين الأبناء. |
Yani Temelde adayların evrak işlerini doğru sırayla yapıp yapmadıklarını kontrol ediyorum. | Open Subtitles | أساسياً أقوم فقط بالحرص على المتقدمين لديهم أوراقهم الصحيحة. |
Bu Esasen paradoksal bir durum. | Open Subtitles | لذا فإن هذا تناقضاً أساسياً. |
Ve sen de ayrılmaz parçasıydın. | Open Subtitles | ولعبت دوراً أساسياً. |