Ama sanırım ideal olmak olağanüstü olmak demektir. | Open Subtitles | لكنى أعتقد لكى تكون مثالية يجب ان تكون أستثنائية. |
Ben onu hiç olağanüstü bulmadım. | Open Subtitles | لم أفكر أبدا بأنها أمراة أستثنائية. |
Sıradan kadınlar olağanüstü şeyler yapabiliyor. | Open Subtitles | ذلك يدفع النساء للقيام بأشياء أستثنائية |
olağanüstü olabilirsin. | Open Subtitles | أنتِ يمكنكِ أن تكوني أستثنائية |
İşe negatif yönden bakman sıradışı bir şey değil. | Open Subtitles | أوتعلم، وجهة نظركَ السلبية بالعمل ليست أستثنائية. |
Son bir kaç saat epey sıradışı geçti. | Open Subtitles | تلك الساعات القليلة الماضية, كانت أستثنائية, |
olağanüstü şeyler yaptığımda. | Open Subtitles | عندما أقوم بأشياء أستثنائية. |
Seni bu kadar olağanüstü yapan şey bu, evet. | Open Subtitles | هذا ما يجعلكِ أستثنائية |
Nitro Mersin balığı incileri olan istiridyeler ve Mersin balığı tozu, öğütülmüş kakule tohumlarının ilavesiyle olağanüstü hale getirildi. | Open Subtitles | المحار مع اللألئ النيتروجينية لسمك (الحفش) ورماد المحار كانت أستثنائية بأضافة بذور الهيل المطحون |
Evet Charles, olağanüstü bir kadın o. | Open Subtitles | أجل "(تشارلز)" أنها أمرأة أستثنائية. |
O olağanüstü bir kadın, Jim. | Open Subtitles | أنها أمرأة أستثنائية (جيم). |
olağanüstü. | Open Subtitles | أستثنائية. |
Ben onun çok sıradışı olduğuna eminim. | Open Subtitles | أنا متأكد أنها أستثنائية أيضاً |
sıradışı insanlarsınız.. | Open Subtitles | انتِ أستثنائية, |