O tarihten itibaren bütün büyük güçler telaşla kendi nükleer ve biyolojik silahlarını geliştirmek için çalıştı. | Open Subtitles | ومنذ ذلك الوقت فصاعدا عملت القوى الكبرى بشكل محموم لتطوير أسلحتها النووية والبيولوجية |
Bu avcının kendi silahlarını yaptığı yazıyor. | Open Subtitles | حسنا. هذا الكتاب يقول بأن المبيدة صنعت أسلحتها بنفسها |
Merida, bir prenses silahlarını hiçbir şekilde masaya koymaz. | Open Subtitles | "ميريدا"، الأميرة لاتضع أسلحتها على طاولة الطعام |
Ordusu donanması tüm modern silahları... | Open Subtitles | جيشها و أسطولها و كل أسلحتها الحديثة |
Ve 1980 yılında Irak Iran'ı işgal ettiğinde, İsrail, bir Irak zaferinden korktu ve İran'a, silah satarak ve ellerindeki Amerikan silahları için yedek parça sağlayarak aktif bir şekilde yardım etti, Iran'ın Amerikan silah ambargosu yüzünden çok savunmasız olduğu bir sırada İsrail bu ambargoyu ihlal etmekten gayet memnundu. | TED | و عند احتلال عراق لإيران عام 1980، خشيت إسرائيل من نصر عراقيّ و ساعدت إيران عبر بيع أسلحتها و توفير قطع الغيار للأسلحة الإيرانية الامريكية الصنع في وقت كانت فيه إيران ضعيفة جدّا بسبب حظر الأسلحة الأمريكية و الذي كانت إسرائيل مستعدة لتجاهله. |
Düşman gemisi menzilde. silahlarına güç veriyor. | Open Subtitles | سفينة العدو ضمن مجالنا، إنها تقوم بشحن أسلحتها |
Ancak şunu da bilin: 190 imzayla tarihteki en büyük ölçüde kabul edilen silah kontrol anlaşması olan Nükleer Silahların Yayılmasını Önleme Anlaşması dünyanın nükleer silahlı uluslarının bu silahlarından kurtulacağı kesin bir tarihi içermiyor. | TED | ولكن خذ في عين الاعتبار: معاهدة عدم انتشار الأسلحة النووية، والتي اعتمدت على نطاق واسع كأكبر معاهدة للحد من الأسلحة في التاريخ مع 190 توقيع، لم تحدد موعداً محدداً للدول المسلحة نووياً في العالم للتخلص من أسلحتها النووية. |
Borda kısmı, silahlan! | Open Subtitles | جماعة الركوب تأخذ أسلحتها! جماعة الركوب تأخذ أسلحتها! |
Ne de silahlarını sattı. | Open Subtitles | ولا باعة أسلحتها |
silahlarını hazırlıyor. | Open Subtitles | إنها تُعدّ أسلحتها. |
silahlarını çalıştırmadı. | Open Subtitles | لم تجهّز أسلحتها بعد |
ve tüm gelişmiş silahlarını | Open Subtitles | ...وكلَ أسلحتها الفتَاكة |
silahlarını getirin. | Open Subtitles | آتني أسلحتها. |
silahları yatak odasında. | Open Subtitles | أسلحتها بالحمام. |
Lucian, Brashov'da iki malikaneyi bastı ve cephanelikteki silahları aldı. | Open Subtitles | استولى (لوشن) على منطقتين في (براشوف)، يا مولاي، واستولى على مخزون أسلحتها. العبيد قد انضموا إلى صفه. |
Her savaşın kendince silahları vardır ama Yukarı Doğu Yakasında, savaşın kuralları basittir burada kural yoktur! | Open Subtitles | لكلّ حرب أسلحتها لكن في (آبر إيست سايد) قواعدالمعركةبسيطة: |
Yarbay, sanırım gemi silahlarına güç veriyor. | Open Subtitles | أيها العقيد، أعتقد أن السفينة تشحن أسلحتها. |
silahlarına el koymayı unutma. | Open Subtitles | ولا تنسوا أن تنزعوا عنها أسلحتها |
İki gemide silahlarına güç veriyor. -Oh,amantanrım. | Open Subtitles | كلتا السفينتين تعد أسلحتها رباه |
Amerikan üsleri tarafından yönetilen ve boş bir vaade tüm nükleer silahlarından vazgeçecek bir Pakistan. | Open Subtitles | تناثرت باكستان مع القواعد الأمريكية! باكستان التي من شأنها أن تعطي أسلحتها النووية بعيداً لوعداً فارغ ... |
Ayrıca silahlarından birini de bana vermek istedi. | Open Subtitles | كما حاولت إعطائي أحد أسلحتها. |
- Borda kısmı, silahlan! | Open Subtitles | - جماعة الركوب تأخذ أسلحتها |