Eğer modern bağlamda bir tarafta gençler için süslediğimiz mükemmel yaşam ve yaşam tarzı düşüncesi varsa diğer tarafta kesinlikle bir şeyler elde etmek için çalışmak var. | TED | لو أن جهة واحدة من المنظور الحديث الذي جهزناه ببذخ للشباب يتعلق بفكرة أن الحياة القابلة للكمال موجودة وأن أسلوب الحياة القابلة للكمال موجود فالآخر سينفع بالتأكيد. |
Bu yaşam tarzı seni çok bozmuş. | Open Subtitles | لا أعرِف ولكِن أسلوب الحياة هذا قد أفسدَكِ حقاً |
Bu acelesiz hayat tarzı onların fazla kasa ihtiyacı olmadığı anlamına gelir. | TED | أسلوب الحياة الهادئ هذا يعني أن الكسلان لا يحتاج الكثير من العضلات. |
Fakat bu yaşam tarzını kucaklarken aldığı riskler, bu özgürlükleri kanıksamış olan birçok erkek akranı tarafından fark edilmedi. | TED | لكنّها خاطرت بتبني أسلوب الحياة هذا فخسرت العديد من نظرائها الرجال، الذين لم يولوا هذه الحُريّات الاهتمام الكافي. |
Senin yaşında biri, aynı aptal hayat tarzını sürdürüyorsa sürünür ve ölür. | Open Subtitles | شخص ما في نفس عمرك، يعيش نفس أسلوب الحياة الغبي الذي تعيشه.. ينقلب ويموت |
Harika, sanırım türk yaşam tarzına alışabilirim. | Open Subtitles | حسنا, يمكنني التعود على أسلوب الحياة التركي. |
Kalp-damar rahatsızlığı medeniyetin getirdiği bir hastalık, yaşam tarzının hastalığı, çünkü çok fazla yanlış şey yiyoruz ve yeterince doğru gıda almıyoruz. | Open Subtitles | مرض اﻷوعية القلبيّة هو مرض الحضارة. إنّه مَرض أسلوب الحياة ﻷنّنا نتناول الكثير من اﻷشياء الخاطئة |
yaşam tarzı, bir hastanın başına geleceklere etki eder. | Open Subtitles | بالطريقة التي تريد أسلوب الحياة مهم لصحة المريض مستقبلاً |
yaşam tarzı cinayet işleme riskine girmek için fazla rahat. | Open Subtitles | أسلوب الحياة مُريح للغاية ليُخاطر بالقتل. |
O da bu besin düzenine dayanan bir yaşam tarzı benimseyeceksek buna alışmamızın çok önemli olduğu ve bunu elimizden geldiğince %100 uygulayarak bu oranı korumak gerektiği. | Open Subtitles | وذلك إذا كنّا سنتبنّى أسلوب الحياة الغذائي هذا، من المهم جداً أن نعتاد عليه. |
Peki bu yaşam tarzı çocuklar için ideal ve güvenli miydi? | Open Subtitles | لكن هل أسلوب الحياة هذا مثالي وآمِن أيضًا للأطفال؟ |
Ve o para, seyahat, biraz fazla hoşgörülü hayat tarzı arada bir kumar ve rehabilitasyonla biraz kısıtlandıktan sonra artık yok. | Open Subtitles | بعدالرحلة. أسلوب الحياة المتساهل بشكل مفرط والقمار وقضاء فترة في مركزِ التأهيل |
Aman Tanrım, yaşadığım bu hayat tarzı çok kötü!" | TED | يا إلهي ، أسلوب الحياة هذا الذي أعيشه شيطانيٌّ بشكلٍ مخيف !" |
Batı, giderek Japon yaşam tarzını etkiliyor. | Open Subtitles | يتزايد تاثير الغرب على أسلوب الحياة الياباني |
Evet, bu yaşam tarzını anlayabilirim. | Open Subtitles | نعم، أنا أستطيع أن أفهم أسلوب الحياة هذا |
Bu hayat tarzını... | Open Subtitles | أسلوب الحياة هذا. |
Ben sadece burada yaşamak için para alıyorum ve Kokuşmuş'nun "alıştığı yaşam tarzına" devam etmesini sağlıyorum. | Open Subtitles | أنا اتقضاء الأجر للعيش هنا و مثلما تعلم أحاول التأكد من أن هذا التافه على أسلوب الحياة التي تعود عليها |
Tam olarak öyleydim, herkese bu yaşam tarzının ne kadar müthiş olduğunu, beni kurtardığını, kalp hastalığımı geçirdiğini anlatmaya çalışıyordum. | Open Subtitles | وكنتُ أحاول إخبار الجميع كم هو رائع أسلوب الحياة هذا، وأنّه قد أنقذني، وعَكسَ مَرَضي القلبي. |
O tip bir yaşam tarzıyla ilgili duyduğum hikayeler o kadar... | Open Subtitles | الحكايات التى سمعتها عن هذا النمط من أسلوب الحياة إنها فقط |
Önce onun istediği yaşam biçimini ortadan kaldıralım. | Open Subtitles | . دعنا أولاً نُبيد أسلوب الحياة الذى يرغبه |