"أضطرّ" - Traduction Arabe en Turc

    • zorunda kalmam
        
    • yağmur yağacak
        
    • zorunda kalmayacağım
        
    • ekmek zorunda kalmadan
        
    Daha çok kiracı daha çok para demek. Bu sayede belki çift vardiya yapmak zorunda kalmam ve çocuklarımı arada bir görebilirim. Open Subtitles مزيد من المستأجرين يعني مزيداً من المال وربما حينها لا أضطرّ للعمل وقتاً إضافيّاً
    Kendimi laboratuvara tıkıp kendi sesimden başka kimsenin sesini dinlemek zorunda kalmam. Open Subtitles "بوسعي أن أغلق المختبر على نفسي ولا أضطرّ إلى سماع صوت شخصٍ آخر عداي"
    Böylece akşam yemeğine para vermek zorunda kalmam. Open Subtitles طالما لن أضطرّ لدفع ثمن العشاء
    Neden? Çünkü bunu göz önünde bulundurup "Muhtemelen yağmur yağacak" veya "Kesin yağmur yağacak" diyebilmek için söylediğim şeyi ona göre değiştirmeliyim. TED لماذا؟ لأنّ علينا التّفكير في الأمر و أضطرّ لقول "ستمطر" أو "سوف تمطر".
    İstediğim zaman gelip gidebileceğim. Ne zaman istersem, nerede olursam olayım. Sana bağımlı olmak zorunda kalmayacağım. Open Subtitles سيكون بوسعي الذهاب و الاياب كيفما أحبّ زماناً و مكاناً ولن أضطرّ للتعويل عليكَ.
    Dün gece seni ekmek zorunda kalmadan önce konuşmamız gereken şeyi konuşmak istiyorum. Open Subtitles أريد الحديث بشأن ما أُفترض أنّ نتحدث حياله ليلة أمس قبل أنّ أضطرّ لإلغاء لقائكَ
    Umarım senden önce ölürüm de yeniden bu şeye katlanmak zorunda kalmam. Open Subtitles قبلك حتّى لا أضطرّ إلى خوض هذا مُجدّدا
    Bunu yakacağım. Böylelikle üzerinde düşünmek zorunda kalmam. Open Subtitles سأحرق هذه وهكذا لن أضطرّ للتفكير بها
    Whistler istediğimizi verirse, belki yapmak zorunda kalmam. Open Subtitles إن أعطانا (ويسلر) ما نريد فلربما لن أضطرّ لذلك
    Umarım sizi kovmak zorunda kalmam. Open Subtitles آمل ألاّ أضطرّ لطردك.
    Mesela; İngilizce konuşuyorsam, dil bilgisi yönünden farklı konuşmalıyım. Geçmişteki yağmurdan bahsederken "Dün yağmur yağdı", halihazırdaki yağmurdan bahsederken "Şimdi yağmur yağıyor", gelecekteki yağmur içinse "Yarın yağmur yağacak" derim. TED مثلا، إن كنت أتحدّث الانجليزية، أضطرّ للحديث بطرق مختلفة نحويّا إن كنت أتحدّث في الماضي، أقول:"اقد أمطرت البارحة"، الآن، "إنّها تمطر"، و في المستقبل، "سوف تمطر غدا".
    Şimdi fark eden, dörde bölmek zorunda kalmayacağım. Open Subtitles الفرق هو الآن، أنّني لن أضطرّ لقسمة النقود على 4 أشخاص
    Kendimi ona açıklamak zorunda kalmayacağım. Open Subtitles إنّي لن أضطرّ لتبرير موقفي إليها.
    Dün gece seni ekmek zorunda kalmadan önce konuşmamız gereken şeyi konuşmak istiyorum. Open Subtitles ماذا تريدين يا (كارولين)؟ أريد الحديث بشأن ما أُفترض أنّ نتحدث حياله ليلة أمس قبل أنّ أضطرّ لإلغاء لقائكَ.

    Les mots et expressions les plus fréquents

    Arabe-Turc: 10k, 20k, plus | Turc-Arabe: 10k, 20k, plus