İçinde taa derinlerde açığa çıkmayı bekleyen bir şey var. | Open Subtitles | هناك شيئاً بداخل أعماقه ينتظر الفرصة المناسبة للخروج |
En derinlerde ki şeytanlarını, canlılığını,neşesini, irdelemeye başladı. | Open Subtitles | ,بدأت تراقبه في أعماقه ,روحه الشريرة و إثارته |
Ama derinlerde bir yerlerde de olsa benim olabileceğimin en iyisi olmamı istiyor. | Open Subtitles | و لكنه فى أعماقه مازال يريدنى أن أصل لأفضل ما يمكننى أن أصبح عليه |
İçten içe hissediyordu. Ama bana aylarca yalan söyledi. | Open Subtitles | في أعماقه , قد عرف ولكنه كذب عليّ كل يوم لشهور |
Dışarıdan normal görünebilir ancak derinlerinde dehşet verici şeyler olmaktadır. | Open Subtitles | ربما يبدو إعتيادياً, ولكن في أعماقه أمر كارثي يحصل |
derinlerde, olasıklıkla ölümden korkuyordur. | Open Subtitles | في أعماقه قد يكون على الأرجح خائف لدرجة الموت |
Bir canavar olsa bile çok derinlerde saklıydı. | Open Subtitles | إنكانتالوحوشموجدةحينها، فقد كانت في داخل أعماقه. |
Bir canavar olsa bile çok derinlerde saklıydı. | Open Subtitles | إنكانتالوحوشموجدةحينها، فقد كانت في داخل أعماقه. |
derinlerde böylesine romantik oldugunu hiç bilmezdim. | Open Subtitles | لم تكن لديّ أدنى فكرة أنه في أعماقه شخص رومانسياً |
George'un en büyük sorunu, oğlumuz hakkında çok derinlerde taşıdığı bir hazımsızlık, büyük oğlumuz hakkında onun kendi çocuğu olduğundan tümüyle emin değil. | Open Subtitles | إن أكبر مشكلة لدى جورج " عن " عن ابننا عن ابننا الكبير العظيم أنه فى أعماق أعماقه الخاصة |
Olay, "çok derinlerde beni gerçekten seviyor" kurmacalarından biri değildi. | Open Subtitles | :ولم تكن من اللاتي يقلن " إنه يحبني حقاً من أعماقه " |
Çünkü derinlerde o hep kaybedendi. | Open Subtitles | لأنه في أعماقه كان دائما جبانا. |
Yani iri cüsselidir ama derinlerde... | Open Subtitles | أعني، إنه شخص ضخم ولكن في أعماقه |
Yani iri cüsselidir ama derinlerde... | Open Subtitles | أعني، إنه شخص ضخم ولكن في أعماقه |
Homurtu bağırmayı seviyor, ama derinlerde bir yerlerde Bambuş'u oğlu gibi seviyor. | Open Subtitles | "متذمّر" يحبّ الصياح، لكن في أعماقه يحبّ "منفعل" مثل ابن |
Bu Carl'ın derinlerde bir yerde, bir kız öldürmek isteyip istemediğine bağlıdır. | Open Subtitles | هذا يعتمد على ما في أعماقه فقد أرادَ (كارل) بشدّة أن يقتل فتاةً ما لكنّه منوّم مغناطيسياً |
Yani, Sam içten içe işini iyi yaptığını düşündüğü için bu program olayına girişti, biliyorum. | Open Subtitles | اعني، أنا متأكدة ان سام وقع على كل هذا لأنه يعتقد في أعماقه انه كان يفعل الصواب |
Eminim içten içe pişmandır. | Open Subtitles | آمل أن يندم من كل أعماقه. |
Yaşadığı tecrübenin bir lütuf olduğunu iddia ediyor, ama karısı yakışıklı piç suratlı dansçı Derek Hough tarafından çalındığı için, ki bu onun sözleri, içten içe kırgın ve üzgün olduğunu sanıyorum. | Open Subtitles | تجربة يدعي هو أنّها نعمـة، لكنّي أعتقد أنّه يشعر في أعماقه بمرارة وإستياء أنّ الراقص الوغد الوسيم (ديريك هـوج) على حد تعبيره، سرق زوجته منه |
...fakat, derinlerinde Trip-Hop* ve Rave* var. | Open Subtitles | لكنه في أعماقه يميل لتريبهوب و ريف |
İçten ve derinden inandığı bir meseleydi ama aynı zamanda kendisi de bir politikacıydı ve Cumhuriyetçi politikacıydı, | Open Subtitles | أقصد أنها قضية آمن بها في أعماقه وقلبه لكنه بالطبع كان سياسيًا أيضًا وكان سياسيًا جمهوريًا |
O deneyimli fakat özünde hassas biri. | Open Subtitles | إنه عمليّ ولكن وجداني في أعماقه |