Şimdi, sadece sesi kastetmiyorum, Demek istediğim, hakikaten içinizdeki o gök gürültüsünü dinleyin. | TED | الآن، لا أعني فقط الصوت، أنا أعني السماع حقاً لذلك الرعد داخل نفوسنا. |
Hayır, ben sadece senin iyi olup olmadığını öğrenmek istemiştim. | Open Subtitles | لا أنا أعني فقط لأرى لو انكِ تعملين بصحةً جيده |
Tacizci derken sadece kadınları döven erkekleri kastetmiyorum. | TED | وعندما أقول مسيئون، لا أعني فقط الرجال الذين يضربون النساء. |
sadece sel almış şehirleri, ölen on binlerce insanı ve tüm bir ulusun yerle bir olmuş bina yığınlarına dönüşmesini değil | TED | ولا أعني فقط مدناً غارقة وعشرات الآلاف من الضحايا، وأممًا بأكملها تحوّلت إلى أنقاضٍ من المباني المحطّمة. |
Masaüstü dediğimde sadece faresinin aşındırdığı gerçek masa yüzeyini kast etmiyorum. | TED | وعندما أقول سطح المكتب ، أنا لا أعني فقط المكتب الفعلي حيث فأرته قد بلت بعيدا عن سطح مكتبي. |
sadece... sadece neye benzediğini göster ne söylememi istiyorsan, söyleyeceğim. | Open Subtitles | أعني فقط أرني كيف يبدوا سأقول أي ما تريد مني قوله |
Ve sadece kağıt üstündeki uygunluğu kastetmiyorum. | Open Subtitles | ولا أعني فقط على الورق أو كقائمة عمل أو ما شابه. |
Yani, sadece deli insanlar öyle şeyler yaparlar. | Open Subtitles | أعني فقط مختلي العقل يقومون بتلك الأعمال |
sadece diyorum ki, duyulduğunda inanılmaz, bu harcanan zamana göre, küçük bir iyi niyet de değil, ve sebebiyet verdiğin aleni mahcubiyet de, bu benim, seni geri götürmeyi candan istemem. | Open Subtitles | أنا أعني فقط.. أنهُ أمرٌ لايصدق، وهذه ليست بادرة، بالنظر إلى الوقت الذي قضيناه |
Yani, yüzde toprak bükücüden sadece biri metal bükebilir. | Open Subtitles | أعني , فقط , واحد من كل مئة متحكم بالأرض يمكنه التحكم بالمعدن |
sadece oğlun bana kocan seni 19 yaşında biri için terkettiğinden sanırım sende şu kadınlardan biri olacaksın hani ilk kez lise de tanıştığımız çekici kadınlar olur ya ama sonra kendini salacaksın, kıllı çenenle beraber göbeğin ve gerdanın sarkacak... | Open Subtitles | أعني فقط عندما أخبرني ابنك أن زوجك تركك من أجل فتاة عندها 19 سنة ظننت أنك ستكونين واحدة من هؤلاء |
Gerçek şu ki, şükürler olsun, yani demek istiyorum ki sadece senin hastalığının düzelmesini istiyordum. | Open Subtitles | حسناً ، الحقيقة هى ، أنا أعني فقط أن التفكير بشأن مرضك |
Bir ödev falan verin. sadece iki veya üç dakika, ses için diyorum. | Open Subtitles | قومي بإعطائهم أوراق عمل أو شيء ما أعني فقط لدقيقتين أو 3 دقايق من أجل الصوت. |
sadece diyorum ki irili ufaklı her kararın dünyaya bir etkisi olur. | Open Subtitles | أعني فقط أن أي قرار يتم اتخاذه، مهما كانت أهميته، له تأثير حول العالم. |
Şu an sadece maço bir şekilde efeler gibi cesaret göstermekten değil ayrıca pankreas kanseri alanından da bahsediyorum, bunda bağımlılık yapıcı bir şey var ve benim için kutup geziler muhtemelen uyuşturucu bağımlısı olmaktan pek de farklı değil. | TED | أنا لا أعني فقط في مجال فتل العضلات الإدواردي، ولكن أيضاً في مجال سرطان البنكرياس، هنالك شيء يدعوك للإدمان على هذا، وفي قضيتي، أعتقد أن الاستكشافات القطبية لسيت بهذا البعد عن إدمان المخدرات. |
sadece Müslüman kardeşlerimi kastetmiyorum, | Open Subtitles | لا أعني فقط الأُخوة المُسلمين، أعني |
Sen olmadığım için çok mutluyum sadece şimdi değil herzaman. | Open Subtitles | كم انا سعيدة انني لستُ انت ولا أعني فقط الآن , بل في كل الاوقات حسنا". |
Siz hastasınız Bayan Combs. sadece psikolojik olanından bahsetmiyorum. | Open Subtitles | و أنا لا أعني فقط أنك مختلة عقلياً |
sadece iki tane karınca için çok para diyorum. | Open Subtitles | هذا ليس بالجيّد - أعني فقط أنه مبلغ كبير لأجل نملتان - إنه ليس مبلغ كبير لأجلنا - |
Pek yok. sadece sağlıklı beslenilecek, değil mi? | Open Subtitles | ليس تماما، أعني فقط آكل أكل صحي، صحيح؟ |