Yani, çoğu yerlerde sadece televizyon'dan haber almana izin verirler. Çünkü, aksi takdirde bunlardan birini böyle yuvarlayıp içine ciddi derecede zarar verebilecek şeyler saklayabilirsin. | Open Subtitles | أعني، أغلبُ السّجونِ ذاتَ الحراسةِ المُشدّدة تدعكَ وحسب تسمع الأخبار من التلفاز، لأنّكَ إن حظيتَ بواحدةٍ من هذه هكذا |
çoğu kişinin deposunda saklayacağı şeyler değil bunlar. | Open Subtitles | هذا ليسَ ما يحتفظُ بهِ أغلبُ الناسَ في وحداتِ تخزينهم |
çoğu şey onun içinde bozuluyor. İyi olacaktır. | Open Subtitles | أغلبُ الأشياء متدهورة هنا، لا عليك. |
Hücrelerin çoğu normal görünüyor. | Open Subtitles | أجل حسناً, أغلبُ الخلايا تبدو طبيعية |
çoğu erkek kavgadan kaçar. | Open Subtitles | أغلبُ الرجال يهربون من القتالات |
Bunların çoğu parasını ödeyemiyor. | Open Subtitles | أغلبُ هؤلاء الرجال لايستطيعون الدفع |
Yani burada röportaj yaptığım kişilerin çoğu... | Open Subtitles | إذن أغلبُ من تحاورتُ معهم هنا ليسوا... |
çoğu El-Kaide ajanı, Orta Doğulu ya da Afrikalı olur. | Open Subtitles | أغلبُ رجال (القاعدة) إمّا أفارقة أو من الشرق الأوسط. |
Bunun dışında şeylerin çoğu Paul Gauguin tarafından az bilinen parçası olarak açık artırmayla satıldı. | Open Subtitles | أغلبُ مالبمزاد عرضوها بسعر أقل لقطع غير معروفة لـ(بول غوغان) ماعدا هذه |
- Berbat. Çakrasının çoğu sökülmüş. | Open Subtitles | أغلبُ تشاكراه قد امتُصّت. |