Tek ihtiyaçları olan şey, ağızlarına su almak ve yumurtaları elemek. | Open Subtitles | إن كل ما تحتاج لفعله الآن هو أن تسحب الماء لداخل أفواهها |
Kuşların yavrularını ağızlarına kusar gibi beslediklerini bilirsin. | Open Subtitles | أتعرفين كيف تقوم الطيور بإطعام أطفالها؟ عن طريق التقيؤ في أفواهها. |
Sıkı düzende dönen bu çok basamaklı vatoz topluluğu, kendi girdabını oluşturur, bu planktonları büyük ağızlarına çekerler. | TED | وبما أنها تحوم في شكل ضيق، فإن هذه المجموعة من أسماك شياطين البحر تخلق نوعا من الإعصار، فتمتصّ الطحالب وتقدّمها إلى أفواهها. |
Ziyafet, Herkül'ün ağızlarını kapatmasına yetecek kadar hayvanları durdurdu. | TED | فتغلب عليه، وقدمه طعاماً لخيوله مما كان كفيلاً بتهدئتها ليربط أفواهها. |
(Yunus sesleri) İki grup görüyorsunuz, toslaşma vaziyeti almışlar, bazıları ağızlarını açıyor, çoğu ciyaklıyor. | TED | (ضوضاء الدلافين) حسناً.. سترون مجموعتين وسترونها تندفع نحو بعضها البعض وجهاً لوجه وبعضها قد فغرت أفواهها وهناك الكثير من الأصوات العالية |
Elini ağızlarına sokarsan ısırırlar. | Open Subtitles | ستعضك إن أدخلت أصابعك إلى أفواهها. |