Sık sık uzak kuzeyde, uzun seferlere çıkardı. | Open Subtitles | ويذهب من حين لآخر فى بعثات طويلة في أقصى الشمال |
Özgürlük Sürücüleri genç dostum kuzeyde yaşayan bir grup liberaldi. | Open Subtitles | راكبوالحريةَ, يا صديقى كَانوا مجموعة من التحرريين القلقين من أقصى الشمال |
Görevi, diğer komisyon üyeleriyle birlikte kuzeyde Kiertämä nehrinin yanında buluşmaktı. | Open Subtitles | المهمة كانت أن يلتقوا بالآخرين في أقصى الشمال |
Bu kadar kuzeyde bulunmaları oldukça zordur. | Open Subtitles | من غير المحتمل إيجاد إحداها هنا أقصى الشمال |
Hemen Amy'yle birlikte eşyalarınızı toplayın, arabaya atlayın ve gidebildiğiniz kadar kuzeye gidin. | Open Subtitles | أريد منك أنت و(آيمي) أن تحزما حقائبكما وتركبا السيارة وتذهبا إلى أقصى الشمال |
Bu kadar kuzeyde, mevsimler hızlı değişiyor. | Open Subtitles | عند أقصى الشمال هذا، تتقلب المواسم سريعاً، |
Çok kuzeyde yaşayan kutup ayıları bu patikalardan çok nadir geçerler. | Open Subtitles | طرق الدببة القطبية أقصى الشمال نادراً ما تتقاطع |
Bu kadar kuzeyde vahşi köpekler olduğunu bilmiyordum. | Open Subtitles | لم أكن أدرك أن لديكَ كلاب برية في أقصى الشمال. |
Votan Birliği normalde bu kadar kuzeyde olmaz. | Open Subtitles | هذه الدورية ليست طبيعي أنها على أقصى الشمال |
Bayanlar ve baylar, hâlihazırda buradan daha kuzeyde, Kuzey Kutbu'nda bulunan insanlar eriyen bu buzulların avantajlarından çoktan yararlanmaya başladı. Son 10, 20, 30.000, 100.000 yıldan beri buzlarla kaplı alanlardan kaynakları çoktan çıkarmaya başladılar. | TED | سيداتي سادتي، هناك أناس حالياً إلى أقصى الشمال من هنا في القطب الشمالي بدؤوا باستغلال ذوبان الجليد هذا، يستخرجون الموارد من أماكن بقيت مغطاة بالجليد لـ 10، 20، 30 ألف، 100 ألف عام. |
Bu kadar kuzeyde olmaz. | Open Subtitles | حسناً, نحن لسنا في أقصى الشمال |
Avlanacak insanları falan konuk eder. Ormanın ortasından girince, biraz kuzeyde yeri var. | Open Subtitles | يملك كبائن أقصى الشمال فى وسط الغابات |
Bu ücra kuzeyde Litvanyalı yoktur. | Open Subtitles | " ليس هنا من " اليثوانيون نحن في أقصى الشمال |
Evet, tabii ki, çünkü orası fazla kuzeyde. | Open Subtitles | طبيعي، لأنها تقع في أقصى الشمال. |
Uzak kuzeyde yiyecek bulmak o kadar zordur ki bir kurt sürüsü başarılı olabilmek için yüzlerce kilometrekare alanı araştırmak zorundadır ve başarı da gelecek nesli büyütebilmek anlamına gelir. | Open Subtitles | لا يُظفر بالغذاء في أقصى الشمال هنا إلّا بمشقّة فعلى القطيع من الذئاب مسح مئات ..من الأميال المربعة إن أراد النجاح و النجاح يُقصد به تربية الجيل القادم |
- kuzeyde yaşıyorduk, Yukon bölgesinde. | Open Subtitles | -وأنا لا أعرفك. -كنا نعيش في أقصى الشمال في يوكون. |
Henry, halihazırda kuzeyde olduğumuza göre bu olayı bizim yararımıza kullanmamız gerektiğini düşünüyordum. | Open Subtitles | (هنري)، كوننا في أقصى الشمال فكّرت في الاستفادة من الناحية السياسية |
Isınma derken, bayağı ısınmadan bahsediyorum, Kanada kadar kuzeyde ve Patagonya kadar güneyde timsahlar ve palmiye ağaçları gibi şeyler vardı. | TED | وعندما أقول حراري، فأنا أعني حراري بدرجة كبيرة، حيث وُجدت هناك أشياء مثل التماسيح وأشجار النخيل في أقصى الشمال مثل (كندا) وفي أقصى الجنوب مثل (باتاغونيا). |
Samoset, kuzeyde yaşıyor. | Open Subtitles | Samoset ترقى أقصى الشمال. |