Bu tarihteki en güçlü ve en uzun süreli görüşlerden biri oldu. | Open Subtitles | هذه القناعة هي واحدة من أقوي و أمتن القناعات في تاريخ الإنسان |
İmparatorluklar, birileri onu durduracak kadar güçlü olana kadar genişler. | Open Subtitles | الإمبراطوريات تكبر حتى يأتى شخص أقوي ويوقفهم |
Her neyse, sen artık burdasın. Artık daha güçlü hissediyorum, sen benim için burdayken. | Open Subtitles | علي أي حال , أنت هنا الآن وأشعر أنني أقوي وأحسن بمعرفة أنك هنا من أجلي |
Barmen ellerindeki en sert içki olduğunu söyledi. | Open Subtitles | الساقي قال إن هذه هي أقوي مادة موجود عندهم |
Şimdi onca seneden sonra daha kuvvetli olduğumu zannediyordum... ama birçok şeyi unutmuştum. | Open Subtitles | والآن، وبعد كل هذة السنوات، كنت أعتقد أنني أقوي.. وأنني قد نسيت العديد من الأشياء. |
Ama düşünüyorum da, gelip Willow'a onu on kat daha güçlü yapan büyü gücünü vermeseydin daha iyi olabilirdi. | Open Subtitles | رغم أنه وبالنظر إلي الخلف كان من الأفضل لك ألا تأتي وتعطي ويلو كل السحر الذي جعلها مثل , أقوي بعشر أضعاف |
Cathbad daha güçlü bir yabancı bulmamı söylüyor. | Open Subtitles | كاثباد قال بأنه يجب أن اعثر على غريباَ أقوي |
Ne kadar ruh alırsam o kadar güçlü oluyorum, efendim. | Open Subtitles | كلما أخذت أرواحاَ أكثر كلما اصبحت أقوي يا سيدي |
Yedi denizde dolaşırken daha güçlü rakipler gördüm sen sadece basit bir düşmansın. | Open Subtitles | لقد سافرت السبع البحار و تغلبت علي منافسين أقوي من هذا المنافس |
Onların herkesinkinden daha büyük ve daha güçlü olmasını sağla ki, birinci ben olayım. | Open Subtitles | في الحقيقة، دعهم يصبحون أكبر و أقوي من الآخرين حتي تصبح الجائزة الأولي لي |
güçlü şirketler daha da güçlensin diye zayıfların ölmesi gerek. | Open Subtitles | الشركات الضعيفة ينبغي عليها أن تموت لكي يتثني للشركات القوية بأن تصبح أقوي. |
Buzullar, gezegenimizdeki en güçlü aşındırıcı kuvvettir. | Open Subtitles | إنهم يُشكلون أقوي قوة تاَكلية علي كوكبنا. |
-Her an fare reçeli olabilir. -Bir tane daha ve tekrar güçlü olacağım. | Open Subtitles | في أي ثانية الآن، فستصبح مثل الفأر المنفجر، واحد آخر وسأصبح أقوي |
Ancak o zamanlar en güçlü teleskoplar bile yerlerini ve uzaklıklarını tespit edemiyordu. | Open Subtitles | ولكن في نفس الوقت حتي أقوي أنواع التلسكوب لم يستطع تحديد مكانها وبُعدها عن الأرض |
Bu en güçlü delil-- onun resimlerini çektim... ve resimleri laboratuara gönderdim; | Open Subtitles | و هذا هو أقوي دليل وجدناه قد قُمت بتصويرها و نقلت الصورة إلي المعمل الجنائي |
Hayır Chester, bu gece daha sert bir şeye ihtiyacım var. | Open Subtitles | لا, يا تشيستر,سأحتاج لشيء أقوي من ذلك الليلة. |
Onu hemen ayıltmak için kahveden daha sert bir şey lazım. | Open Subtitles | لكيتفيقهبسرعة, يجب أن تستعمل شيء أقوي من القهوة. |
Asanın gücü benim için üstesinden gelemeyeceğim kadar kuvvetli. | Open Subtitles | قوة الرمح الثلاثي أقوي جدا ولا يمكن التغلب عليها |
Buradaki diğer salak asistanlardan çok daha güçlüsün. | Open Subtitles | أنت أقوي بكثير من كل المقيمين هنا. |
Bir adamdan daha güçlüyüm! Asla evlenmek zorunda kalmayacağım! | Open Subtitles | أنا أقوي من الرجل أنا لا أحتاج حتي لأن أتزوج |
Glory senden güçIü. Çok güçIü bir varlık, diyelim. | Open Subtitles | جلوري أقوي منكِ لديها أداة أكثر قوة، اذا صح التعبير. |
Kadınlar erkeklere göre duygusal ve ruhsal olarak neden daha güçlüdür? | Open Subtitles | لمَّ النساء أقوي بكثير من الرجال عاطفيًا وروحانيًا؟ |
Sence de bunlar Romalılardan Daha sıkı değil mi? | Open Subtitles | هي .. انهم أقوي بكثير من الرومان الا تعتقد .. |
Evet. Ruh, gittikçe güçleniyor. | Open Subtitles | أجل، كانت تلك الروح وكانت تصبح أقوي |