Çok fazla tasarruf yapan kişilerle ilgili bir sorunumuz olduğunu düşündük. | TED | نظن أننا لدينا مشكلة الأشخاص الذين يدخرون أكثر مما ينبغي. |
Kabaca Amerikalıların yüzde yarısı Çok fazla tasarruf yaptığını düşünüyor. | TED | قرابة نصف بالمئة من الأمريكيين يشعرون أنهم يدخرون أكثر مما ينبغي. |
Çok fazla şimdi de yaşıyor. | Open Subtitles | .. إنها تعيش في الحاضر أكثر مما ينبغي و .. |
Bu kasaba için fazla iyiydi. | Open Subtitles | كان جمالها أكثر مما ينبغي لتعيش بهذه البلدة |
Dürüst olmak gerekirse okul gezisi için biraz fazla abartı. | Open Subtitles | لكن كي أصارحكم، إنه فاخر أكثر مما ينبغي لطلاب مدرسة |
Burada mecbur olduğumdan fazla kalmaya niyetim yok. Yapacak çok işim var. | Open Subtitles | ،لا اعتزم الجلوس هنا أكثر مما ينبغي لدي أمور كثيرة تتطلب العناية |
Benim fikirlerime gereğinden fazla değer veriyorsunuz. | Open Subtitles | أنت رجال يَضِعونَ أكثر مما ينبغي من السهمِ في رأيي. |
- Yeter. İzin almak için Çok fazla izin aldın. | Open Subtitles | أنت تَأْخذُ أكثر مما ينبغي من الحريَّةِ بأَخْذ الحريَّةِ. |
Herneyse, ormanın çevresinde Çok fazla başıboş geziyorsun... | Open Subtitles | على أية حال، أتتِ تقضين وقتاً أكثر مما ينبغي في التجوال حول الغابة |
Evet, sorunları olan bir çift için 13 saatlik uçak yolculuğu Çok fazla. | Open Subtitles | نعم، 13ساعة رحلة جوية أكثر مما ينبغي على زوجين بأزمة |
Evet. Bak, olay da bu zaten. Çok fazla kanıt var. | Open Subtitles | أجل، أترى، هذا هو الأمر، هناك أدلّة أكثر مما ينبغي. |
Küçük bir çocuk için Çok fazla çalışıyor. | Open Subtitles | إنه يشقى أكثر مما ينبغي لولد صغير |
Hastanedeyken Çok fazla yiyordu. | Open Subtitles | أكَلت أكثر مما ينبغي في المستشفى |
Fakat bazen Çok fazla düşünüyorsun. | Open Subtitles | ولكن أحياناً يا "كوب" تستغرق في أفكارك أكثر مما ينبغي. |
"kan akışını hızlandırıyor" kalıplarını Çok fazla kullanıyorsun. | Open Subtitles | ومع ذلك كنتِ تستخدمين عبارات مثل "خذها شفهياً" و "يزيد من تدفق الدم" بعيدة، بعيدة أكثر مما ينبغي |
İkincisi bebeğim, eğer Çok fazla davetli varsa, birkaçının davetini iptal et. | Open Subtitles | ثانياً ، لو كانوا المدعوين أكثر مما ينبغي فيمكنك أن تلغي دعوات بعض منهم -حقاً؟ |
Bu kasaba için fazla iyiydi. | Open Subtitles | كان جمالها أكثر مما ينبغي لتعيش بهذه البلدة |
Bak, ilişkimizin resmi olmadığı konusunda fikir birliğine vardığımızı biliyorum, ama farkettim ki bu benim için fazla gayri resmi olmuş. | Open Subtitles | أعلم أننا اتفقنا على أن تظل علاقتنا عادية. ولكني أدركت أنها عادية أكثر مما ينبغي. |
Sanırım işin içindeyken biraz fazla ciddiye aldık. | Open Subtitles | أعتقد أننا تعاملنا معها بجدية أكثر مما ينبغي حين كنا في خضمها. |
Ben bunun biraz fazla mükemmel olduğunu sandım. | Open Subtitles | لقد فكرت أننا كاملين أكثر مما ينبغي |
Burada mecbur olduğumdan fazla kalmak istemiyorum. | Open Subtitles | لا أرغب في البقاء هنا أكثر مما ينبغي |
gereğinden fazla içmiştim ve sohbet minibüse taşındı-- | Open Subtitles | ولقد شربت أكثر مما ينبغي وانتهى بنا الأمر في مؤخرة شاحنته |