Fakat sınırda çalışanların soğuk bir yakıştırmayla "Kara Delik" dedikleri binanın yanından geçerken zıtlık daha da çıplak bir şekilde hissediliyor. | TED | وما يجعل هذا التباين قاسياً أكثر هو مروري من ذاك المبنى الذي ندعوه نحن الذين نعمل في منطقة الحدود بالثقب الأسود. |
Yanında hayatını paylaştığın insandan daha önemli hiçbir şey yoktur. | Open Subtitles | ما يهم أكثر هو أن يكون لديك شخص تشاركه حياتك |
daha da hayret verici olan ise satın alma etiketinin o dakikada basılacak olması çünkü sistem (Swaptree) o şeyin ağırlını biliyor. | TED | والمدهش أكثر هو أنه سوف يطبع طابع شراء على الفور، لأنه يعرف الوزن الخاص بالعنصر. |
İş hayatında, normal hayatında en çok, güvenilir bir adamın hakkını vermeyi öğren. | Open Subtitles | في الأعمال و في الحياة ما تتعلّم تقديره أكثر هو الرجل الجدير بالثقة |
Size ne kadar bayağı gelse de en çok ülkelerini önemsiyorlar çünkü. | Open Subtitles | ولأنه، بقدر ما يبدو الأمر مبتذلًا ما يحفلون له أكثر هو بلدهم |
Ama en inanılmaz etki kızlar üzerinde oluyor. | TED | ولكن المذهل أكثر هو التأثير على الفتيات. |
Fakat beni daha da büyüleyen şey Maddie'nin merakının onu yeni bir seviyeye taşıması. | TED | لكن ما أدهشني أكثر هو أن فضول مُادِي رفعها إلى مستوى جديد. |
Aynı şeyi bende tartışırım, sürdürülebilirliği sağlayan ne ise size daha yüksek yaşam kalitesi veren de aynı şeydir. Ve o da, yürünebilir bir yerde yaşamaktır. | TED | أود أن أجادل في نفس الشيء أن ما يجعلك استدامي أكثر هو ما يتيح لك نوعية حياة أرقى، وهذا العيش في حي متجوله. |
Yıllardır öğrendiğim en önemli şey, biz politik doğruluğa odaklanmış durumdayız fakat daha önemli olan şey duygusal doğruluktur. | TED | حسناً ، أكبر شيء حصلت عليه هو أنني وخلال عقود ركزنا فقط على الصحيح سياسيا، لكن ما يهم أكثر هو الصحيح عاطفيا |
daha şaşırtıcı olan şey ise ekonomistlerle işbirliği yaparak ekonomi araçları kullanan maymunların datasına baktığımızda sadece niteliksel olarak değil niceliksel olarak da insanların gerçek pazarda yaptıklarıyla basitçe birbirini tutuyor. | TED | ماكان مفاجئا أكثر هو أننا تعاونّا مع اقتصاديين ليفحصوا سلوك القردة باستخدام الأدوات الاقتصادية، وهي بشكل مبدئي طابقت، ليس فقط نوعيا، وإنما احصائيا مع ما نرى البشر يفعلوه في الأسواق الحقيقية. |
Beni daha fazla hayal kırıklığına uğratan bunun için çözümlerin de var olmasıdır fakat biz işleri her zaman yaptığımız gibi yapmaya devam ediyoruz. | TED | وما أحبطني أكثر هو وجود حلول لهذه المشكلة. لكننا نستمر بفعل أشياء مثلما نعملها دائماً. |
Onu paradan daha çok yaralayan, bence... parayı bir örgüte bağışlamış olmamdı; | Open Subtitles | لكن ما ضايق والدتك أكثر هو أننى تبرعت بالمبلغ لمنظمة.. |
Beni en çok şaşırtan, binlerce yıl çok az değişmemize rağmen, bir hayat boyunca hepimiz daha çok değişiriz. | Open Subtitles | ولكن ما يدهشني أكثر هو أنه بالرغم من التغييرات الصغيرة جدا خلالآلافالسنوات، كلنايتغيركثيرافيعمرواحدفقط. |
Asıl korkunç olan daha önceden bir ölümlü tarafından saldırıya uğramamış olmamız. | Open Subtitles | حسناً، ماهو مخيف أكثر هو عدم تعرّضنا لهجوم البشر من قبل |
daha eğlenceli olan ise beş kişinin aynı yatakta yatması... | Open Subtitles | ما هو أكثر هو أن مسلية خمسة أشخاص من النوم معا من هذا القبيل. |
diyordu. Bense en çok ihtiyaç olanın temiz su erişimi olduğunu biliyordum. | TED | وأنا كنت أعلم أن ما يحتجنه أكثر هو الماء الصالح للشرب. |
Ama bana göre en ilgi çekici olan küçük değişikliklere bu kendine özgü hassaslık ve bu hassaslığın son aşamada büyük biyolojik gelişimlere neden olması. | TED | ولكن ربما ماهو مقنع أكثر هو الحساسية لأصغر التغييرات والتي تستطيع أن تحدث تغييرات كبيرة في المنتج. |
Yani neyse, yapabileceğiniz tüm bu şeyler bunlar, ama en çok sevdiğim şey deneyimlemek, dünyayı tatmak. | TED | على أية حال، هناك عدد من الأشياء التي يمكن فعلها، و لكن الشئ الذي أحب أن أكتشفه أكثر هو تذوق العالم. |
ama en hayal kırıcı olan, bu ben Başak burcu değilim demekti. | TED | ما هو مزعج أكثر هو أن هذا يعني أنني لم أكن في برج العذراء. |