Ebe, stajyeri çağırıp, acısını azaltmak için ona birkaç damla eter verdirtti. | TED | قام الطبيب بمناداة الطبيب المتدرب على وجه السرعة ليعطيها بضع قطرات من الكحول لتخفيف ألمها |
O yüzden onun onu bulup acısını yok etmesini sağlayabilirsek o zaman Phoebe'yi geri alabiliriz. | Open Subtitles | لذا إن استطعنا إيجاده وجعلناه يزيل ألمها فربما قد تعود إلينا، فيبي |
acısını dindirecek en uygun formülü arıyordu. | Open Subtitles | ساعيةً للحصول على صيغة مثالية لإزالة ألمها |
Uykusunda öldüğü için, duman yutmasının acı ve çilesini hafifletmiş olabileceği yönünde tanıklık edecek uzmanları var. | Open Subtitles | لديهم خبراء سيشهدون ان منذ انها ماتت أثناء نومها فتنشق الدخان عزل ألمها و معاناتها في الحقيقة |
Peki ya Dr. Brennan'ın acıyı nasıl olduysa kurbanın uzun süre bağlı kalması iddiasına ne diyorsunuz? | Open Subtitles | ماذا عن إدعاء الطبيبة برينان بان ألمها كان مرتبطاً بطريقة ما بكون الضحية قد قُيدت لمدة من الزمن؟ |
Ama bunları çok izleyince, kendi Ağrısı için afyon alıyor. | Open Subtitles | عندما يزيد الألم عن الحدّ تتعاطى الأفيون لتهدّيء من ألمها! |
Yasını atlatmaya çalışan Charlotte acısına yenik düşmüştü. | Open Subtitles | في محاولتها لتجاهل حزنها نقرت (تشارلوت) على باب ألمها |
Dexter, acısının sebebi olduğunu kabul etmişken çözüm olmayı nasıl beklersin? | Open Subtitles | (دكستر)، لقد إعترفت بأنك السبب في ألمها كيف تتوقعين أن تكوني الحل؟ |
Ama suçunuzu ve onun acısını inkar edemezsiniz. | Open Subtitles | ولكنكم لن تنكرون ذنبكم ولا تستطيعون أن تنكرون ألمها |
Çocuğuna bakan Bakire Meryem gibi görünür... onun acısını dindirebilecek tek şey gibi. | Open Subtitles | إنها كالعذراء التي تراقب طفلها الشخص الوحيد الذي يستطيع تخفيف ألمها |
Bu demek oluyor ki, belki de diğer alternatifleri değerlendirmenin tam vakti, acısını azaltmak için. | Open Subtitles | يعني انّه حان الوقت لكي تأخذي بعين الإعتبار بدائل أخرى طرق أخرى لتريحيها من ألمها |
acısını anlayamıyordum. | Open Subtitles | أعتقد أنني لفترة لم أستطع أن أفهم مدى ألمها |
Ama bunun yerine onun acısını kendi kendimi yok etmek için kullandım. | Open Subtitles | بدلا من ذلك , استغليت ألمها في تدميري نفسي |
Sadece ve sadece benim saadetim onun acısını dindirebilir. | Open Subtitles | فقط نعمتي، و نعمتي لوحدها تستطيعُ إراحتها من ألمها. |
Başyapıtlarından biri olarak kabul edilen Ariel, acısını kontrol altına almak için harcadığı dürüstlüğü ve hayal gücünü örneklemektedir. | TED | واعتُبرت "آرييل" تحفتها الفنية، تُجسد "آرييل" الصدق والخيال اللذان سخرتهما بلاث لتصف ألمها. |
Bir de tatlı götür istersen. Hastanın acı seviyesi 10'a kadar çıktı. Sebebi ne olabilir? | Open Subtitles | أعدي له كعكة مريضة يصل ألمها لدرجة 10، ماذا يفسر ذلك؟ |
Bir gün acı içinde uyanmasını bekleyip sonra da 'buraya kadarmış' mı diyeceksin? | Open Subtitles | سوف تجعليها تستيقظ يوماً ما في ألمها المبرح و تخبريها بأن كل شيء انتهى ؟ |
Başkalarının da onun yaşadıklarını yaşayıp acı çekmemesi için. | Open Subtitles | لأنها تأبى أن يتجرّع غيرها مرارة ألمها |
Bu üç kişi İsrail'in en büyük kâbusunu, en büyük acısını yeniden yaşamaya cesaret etti ve canavarla yüzleşmek gibi basit bir eylemle bu acıyı yok etmeye yardımcı oldu. | Open Subtitles | تجرأ هؤلاء الثلاثة لإحياء كابوس "إسرائيل" الأعظم مجدّداً. ألمها الأعظم. وفي الفِعل البسيط لمواجهة الوحش، |
Ben eczaneden Ağrısı için ilaç alacağım. | Open Subtitles | أنا سأذهب لأتناقش عن دواء ألمها مع الصيدلي |
Senin acını alıp kendi acısına çevirir. | Open Subtitles | سوف تأخذ ألمك وتجعله ألمها |
acısının çoğunun kaynağı sensin. | Open Subtitles | أنت مصدر أغلب ألمها |
acısı kalbime bir hançer gibi saplanırken affedilmeyi diledim. | Open Subtitles | ولأن ألمها كان يضرب ...قلبي مثل الخنجر .توسلت اليها أن تسامحني |
- Belki acısını dindirmeye çalışıyordur. | Open Subtitles | من المحتمل انها فقط تخفف من ألمها. |