Bu filmi kiralamadığını farz ediyorum. | Open Subtitles | أنا أفترض بأنه لم يأخذ هذا على محمل الجد |
Arkamdan böyle konuştuklarını farz ediyorum. | Open Subtitles | أنا أفترض أنهم يقولون هذا عندما لا أكون بالجوار |
Arkamdan böyle konuştuklarını farz ediyorum. | Open Subtitles | أنا أفترض أنهم يقولون هذا عندما لا أكون بالجوار |
Hepimizin gök gürültüsünü bildiğini varsayıyorum. | TED | أنا أفترض أننا جميعاً مررنا بصوت الرعد. |
Eğer fark edilirsen olacakları bildiğini varsayıyorum. | Open Subtitles | أنا أفترض أنك تقدر النتائج إذا تم إكتشافك |
Aniden sesin kesilmesiyle ve baldırıma olan darbeyle farz ediyorum ki: | Open Subtitles | أنا أفترض الصمت المفاجىء والخنجر في ساقي، |
Bunun uyuşturucu, kumar veya birini hamile bırakmakla ilgisinin olmadığını farz ediyorum. | Open Subtitles | حسنا، أنا أفترض أن هذا ليس بشأن المخدرات أو المقامرة أو جعل إحداهن حاملة؟ |
Londra'da gizli kimlikte olduğunu farz ediyorum ama sence de kimliğe fazla bürünmek değil mi? | Open Subtitles | لا فرصة. أنا أفترض أنك غطاء عميق مرة أخرى في لندن ولكن لم يتم اتخاذ هذا الدور قليلا بعيدا جدا. |
Teşekkürler. Sıradaki performans için hazırlanmamız lazım ve sana bir soru soracağım: Bize gösterdiğin yerler gibi yerlere gidiyorsun ve yanında bir kamera oluyor. Hoş karşılandığını farz ediyorum ama her zaman çok da hoş karşılanmıyorsundur. | TED | شكرا. و نحن نستعد للعرض التالي، لدي سؤال لك و سؤالي هو: لقد ظهرت في أماكن مثل التي أريتنا لها قبل قليل و أنت تحمل كاميرا و أنا أفترض أنه كان مرحباً بك و لكن بالتأكيد ليس مرحباً بك دائما |
Hayır, bu kovuşturmada müvekkilinizin bizimle işbirliği yapacağını farz ediyorum. | Open Subtitles | لا، أنا أفترض أن تعون موكلك مع التحقيق |
Maureen olayını sana anlatanın Trip olduğunu farz ediyorum. | Open Subtitles | أنا أفترض أن تريب هو من أخبرك عن مورين. |
Başarıyla giriş yaptığını farz ediyorum. | Open Subtitles | إذن أنا أفترض انك إستطعت الولوج |
O zaman seni de Kevin'in takımında farz ediyorum. | Open Subtitles | ...حتى الآن, أنا أفترض أنكِ (أحد شركاء (كيفن |
Beni tanımıyormuş gibi davranma konusunda oldukça başarılısın. - Bir sebebi olduğunu varsayıyorum. | Open Subtitles | أنت تقوم بعمل جيد في تمثيل عدم معرفتي أنا أفترض أن هنالك سببا لذلك |
Ayrıca eve erken döndün o yüzden karısını aldatmasına neden olacak bir şey yapmadığınızı varsayıyorum. | Open Subtitles | وقد جئتِ للمنزل باكراً أنا أفترض بأنك لم تصبحي |
Herkesin dün akşam bu kısmı okuduğunu varsayıyorum. Nasılsın? | Open Subtitles | أنا أفترض أنكم جميعكم قرأتوه الليلة الماضية. كيف يسير الأمر ؟ |
İlişkide eğlenceli olanın o olduğunu varsayıyorum. | Open Subtitles | أنا أفترض أنه الرجل الممتع في هذه العلاقة |
Çocuklarım ve torunlarım kayıp. Öldüklerini varsayıyorum. | Open Subtitles | أبنائي و أحفادي مفقودين، و أنا أفترض أنهم أموات. |
Arama zamanının tesadüf olmadığını varsayıyorum. | Open Subtitles | أنا أفترض أن توقيت مكالمتك لم يكن محض مصادفة |