Asla unutmayacağım tek şey, seni ne kadar çok sevdiğim. | Open Subtitles | الشئ الوحيد الذي لن أنساه هو مقدار إهتمامي بك |
Biliyorum, asla unutmayacağım bir isim. | Open Subtitles | أعلم , داك إسم لن أنساه أنظر هده هي هناك |
Ama bir herif vardı ki asla unutamayacağım bir orospu çocuğuydu. | Open Subtitles | لكن كان هناك رجل وحيد ذلك الوغد الذي لن أنساه أبداً |
Her zaman kullandığım bir numara demek. O yüzden unutmam. | Open Subtitles | هذا يعنى أنه رقم أستعمله طوال الوقت كى لا أنساه |
Yüzünü pek hatırlayamasam da sesini asla unutmadım. | Open Subtitles | ولا يمكن أن أنساه أبداً بالرغم من أن ملامحكِ بدأت تتلاشى |
Onlar bunun mümkün olmadığını söylemişlerdi, o günü asla unutamam. | Open Subtitles | قالوا أن ذلك كان مستحيلا هذا يوم لن أنساه أبدا |
Affınıza sığınıyorum efendim ama bu asla unutmayacağım bir yüz. | Open Subtitles | فائق إحترامي سيدي هذا وجه لن أنساه أبداً |
Buna bakmaya ihtiyacım yok ne olduğunu biliyorum asla unutmayacağım | Open Subtitles | لا أحتاج للنظر في هذا أعرف ماذا حدث ولن أنساه أبدا |
Onu hiç unutmayacağım, çünkü her zaman beni kulaklarımı kesmekle tehdit ederdi. | Open Subtitles | لن أنساه أبدًا، لأنّه كان دائمًا يُهدّدني بقطع أذنيَّ |
Ve sonra birşey ekledi, ömrüm boynca unutmayacağım birşey. | TED | ثم أضاف شيئا لن أنساه بقية حياتي. |
Fakat Cheryl Barbara isimli bir bayanın pişirdiği yemeği hiç unutmayacağım. | TED | لكن الطبق الذي لن أنساه مطلقًا كان من صنع سيدة تدعى "شيريل باربرا". |
"Jacob'la birkaç hafta geçirdikten sonra bana hayatım boyunca unutamayacağım bir şey söyledi." | Open Subtitles | نعم بعد قضاء بضعة أسابيع مع جيكوب، أخبرني بشيء لا يمكن أن أنساه |
13 Ekim 2012, asla unutamayacağım bir gündü. | TED | كان الثالث عشر من أكتوبر عام 2012 يوماً لن أنساه أبداً. |
Her zaman kullandığım bir numara demek. O yüzden unutmam. | Open Subtitles | هذا يعنى أنه رقم أستعمله طوال الوقت كى لا أنساه |
Onu asla unutmam, ama devam etmeliyiz | Open Subtitles | لن أنساه أبداً ولكن يجب أن نستمر بحياتنا |
Ben unutmadım. Bu sabah hediyesini verdim. | Open Subtitles | لم أنساه لقد أعطيتها هديتها هذا الصباح |
Onu asla unutamam. Eşcinseller olarak sekse çok öncelik veriyorsunuz. | Open Subtitles | لن أنساه أبدا أنتم أيها الشاذون تعتبرون الجنس من أولوياتكم |
Bunu anlamanın zor olduğunu biliyorum ama bu, hayatımın unutmak istediğim bir parçası. | Open Subtitles | أعلم أنّ هذا أمر يصعب فهمه، حسناً، ولكن كان ذلك جزء من حياتي أردتُ أن أنساه. |
Ve gerçeği söylemek gerekirse tek yaptığın şey, unutmaya çalıştığım geçmişi hatırlatmak. | Open Subtitles | وأصدقك القول كل ما فعلته بي أنك ذكرتني بماضي كنت أحاول أن أنساه |
Onu beslemeyi unutabilirim ya da sırt üstü bırakabilirim ve o da ölür. | Open Subtitles | سأنسى أن أطعمه أو أنساه في مكان ما، وسيموت |
Onu görmeyince unuturum sanıyordum. | Open Subtitles | ..كنت أظن أنني سأستطيع أن أنساه طالما أنني لا أراه |
Ben sürekli, onun doğum gününü unutuyorum. Kesinlikle alıyorum. | Open Subtitles | هذا الميلاد الذي أنساه دائماً سأحصل عليه |
Stajyerlik dönemimde, bize asla unutmadığım bir şey söylemiştiniz. | Open Subtitles | لقد قلت لنا شيئاً خلال سنة تدريبي .الذي لم أنساه أبداً |
Hala aklımdan çıkaramıyorum. | Open Subtitles | بالرغم من ذلك لا أستطيع أن أنساه |
Herkes, beş dakika ara versin. Unutmadan önce bunu not almalıyım. | Open Subtitles | كل شخص , يستريح علي أن أكتب هذا قبل أن أنساه |
Unutmamak için masama not yazmıştım ama buna rağmen unuttum. | Open Subtitles | تركت مظروفاَ لي في المكتب كي لن أنساه وبالطبع نسيت |
Ben de büyük bir hata yaptım o günden beri de oğlum bunu Unutmama asla izin vermedi. | Open Subtitles | و مُذَّاك اليوم إلى الآن ابني لم يجعلني أنساه أبداً |