Öyle olmadığını kanıtlamak için her dövüşe atılıyorsun. | Open Subtitles | إذن ترمي نفسك كلياً في عراك لتثبت أنك لست كذلك |
Öyle olmadığını biliyorum, çünkü az önce, o taksi sana neredeyse çarpıyordu. | Open Subtitles | أنا أعلم أنك لست كذلك لأن سيارة الأجرة كادت أن تصدمك |
Öyle olmadığını biliyorum. Onun dediklerini yapmalıyım. | Open Subtitles | أعلم أنك لست كذلك عليّ أن أقوم بمـا يأمرنـي |
O zaman belki de kaçmayı bırakıp Öyle olmadığını gösterme vaktidir. | Open Subtitles | لذا فربما حان الوقت للتوقف عن الهرب وأن تريهم أنك لست كذلك |
Öyle olmadığını söyle, olmadığına inanırım. | Open Subtitles | قل أنك لست كذلك و سوف أصدق أنك لست كذلك |
Öyle olmadığını söyle, olmadığına inanırım. | Open Subtitles | قل أنك لست كذلك و سوف أصدق أنك لست كذلك |
Herkes gibi olma fırsatı elde ettiğini görünce öyle heyecana kapıldım ki bir an Öyle olmadığını unuttum sanırım. | Open Subtitles | تحمست جداً لرؤيتك ...تحظى بفرصة كالجميع لدرجة أنني نسيت للحظة... أنك لست كذلك |
Hepsi senin bir canavar olduğunu düşünüyor. Ama ben Öyle olmadığını biliyorum! Öyle değilsin. | Open Subtitles | جميعهم يعتقدونك وحشاً لكنني أعلم أنك لست كذلك! |
Onların hepsi senin bir canavar olduğunu düşünüyor. Ama ben Öyle olmadığını biliyorum. Değilsin! | Open Subtitles | جميعهم يعتقدونك وحشاً لكنني أعلم أنك لست كذلك! |
Öyle olmadığını tahmin ediyordum. | Open Subtitles | أتمنى أنك لست كذلك |
Öyle olmadığını anlayınca. | Open Subtitles | سيعلم أنك لست كذلك. |
Bizim restoranda yediğin, TV'de siyahlar ve beyazlar hakkında konuştuğun için... Öyle olmadığını düşünüyorsun. | Open Subtitles | (تظن أنك لست كذلك لأنك تأكل في مطعم (كلود وتظهر في التلفاز تتحدث عن السود والبيض |
Öyle olmadığını bileceksin. | Open Subtitles | ستعلم أنك لست كذلك |
Hayır, Öyle olmadığını biliyorum. | Open Subtitles | كلا، أعلم أنك لست كذلك |
Öyle olmadığını biliyorum. | Open Subtitles | أعلم أنك لست كذلك |
Öyle olmadığını biliyorum. | Open Subtitles | أعلم أنك لست كذلك |
Öyle olmadığını düşündüğümde bile. | Open Subtitles | -حتى عندما ظننت أنك لست كذلك |