Bunun anlamı kendini savunma ihtiyacı duymuyorsun ki bu da çocuğu alma konusunda endişeli olmadığın anlamına gelir ki bu da zaten aldığın anlamına gelir. | Open Subtitles | مما يعني أنّك لا تشعرين بالحاجة للدفاع عن نفسك مما يعني أنّكِ لستِ قلقةً بشأن الحصول على طفل مما يعني أنّكِ حصلتِ على طفل بالفعل |
Neden senin saat 10.00'daki randevum olmadığın hissine kapılıyorum. | Open Subtitles | لمَ أشعر أنّكِ لستِ موعدي للـ10: 00 مع ممثل نقابة الصّلب؟ |
Burada konuştuğumuz kişi sen değilmişsin gibi? | Open Subtitles | مثل أنّكِ لستِ الشخص الذي نتحدّث عنه. |
Carter, görünüşe bakılırsa Hector Alvarez ile sorunu olan bir tek sen değilmişsin. | Open Subtitles | (كارتر)، يبدو أنّكِ لستِ الوحيدة التي لديها شيء عند (هيكتور ألفاريز) |
Her tanıştığı kişinin kendi ruh ikizi olduğunu sanan insanlardan biri olmadığına sevindim. | Open Subtitles | أنا مسرور، من أنّكِ لستِ واحدةً من تلك الفتيات اللّواتي يعتقدن أنَّ كلَّ رجلٍ يقابلانه سيكون رفيق الرّوح. |
Ki bu yüzden tepedekiler lisans verdikleri ajanın artık sen olmadığından endişeleniyor. | Open Subtitles | و هذا بالنسبة للطابق العاشر يعني أنّكِ لستِ العميلة التي وكّلوها. |
Sen aileden olmadığın için bu mantıklı. | Open Subtitles | والذي يُعتبر منطقيًا بما أنّكِ لستِ من أفراد العائلة. |
Önemsiz insan adetlerine bağlı olmadığın gerçeğinin tadını çıkarmalısın. | Open Subtitles | وعليكِ الاحتفال أنّكِ لستِ مُتلزمة بالتقاليد البشريّة التافهة بعد الآن. |
Alınma ama dâhi olmadığın belli. | Open Subtitles | بدون إهانة لكن من الواضح أنّكِ لستِ عبقرية. |
Daha seçici olmadığın için şaşırdım. | Open Subtitles | أنا متفاجئ أنّكِ لستِ صعبة الإرضاء |
Hamile olmadığın ortada, öyleyse bunu ya hediye olarak alıyorsun ya da şu garip "beşiği alırsan çocuk da sonradan gelir" türü bir şey. | Open Subtitles | أنا متأكدة من هذا من الواضح أنّكِ لستِ حاملاً لذا فإما أنّكِ تشترينه كهديّة أو أنّها إحدى اللحظات الغريبة حين تتبنينه فيأتون فوراً |
Senin gerçekten burada olmadığın gerçeği hariç. | Open Subtitles | بإستثناء، حقيقة أنّكِ لستِ هنا |
Carter, görünüşe bakılırsa Hector Alvarez ile sorunu olan bir tek sen değilmişsin. | Open Subtitles | (كارتر)، يبدو أنّكِ لستِ الوحيدة التي لديها شيء عند (هيكتور ألفاريز) |
Artık yeşil olmadığına göre güneş sana da zarar veriyordur. | Open Subtitles | أعتقد أنّ الشمس تضرّك بما أنّكِ لستِ خضراء |
Bunun ikinci nefes olmadığına emin misin? | Open Subtitles | أنتِ متأكّدة أنّكِ لستِ على تجديد نشاط؟ |
Ama senin öyle biri olmadığından eminim. | Open Subtitles | لكنني واثقة أنّكِ لستِ تلك الشخص |
Buradayım, Regina. Çünkü başka bir yerde olup olmadığından emin olmak istedim. | Open Subtitles | {\pos(190,210)}أنا هنا يا (ريجينا) لأتأكّد مِنْ أنّكِ لستِ في مكان آخر |