Elimizde böyle cihazlar yok diye bu kalbi atmıyor demek değil. | Open Subtitles | بسبب أنّ ليس لدينا ذلك لا يعني أنّه لا يُمكننا سماعها. |
Ama spor arabalardaki problem: Başkaları için yer yok. | Open Subtitles | السّيّئ للسّيّارات الرّياضيّة الحقيقة أنّ ليس هناك مكان لأي شخص بعد الآن |
Oliver, daha ne kadar dibe batacağını düşünüyorum ama görünüşe göre bunun sonu yok. | Open Subtitles | أتعلم يا أوليفر، أظن أنكَ غرقت لعمقٍ كبير لكن يبدو أنّ ليس هنالك قعر |
Kız arkadaşı olmadığını söylüyor. Görüştüğü kimse yokmuş. | Open Subtitles | إنّه يقول أنّ ليس لديه خليلة ولايواعد أيضا |
Ben de kurulun saklayacak bir şeyimiz olmadığını görmesini istedim. | Open Subtitles | لذلك، أردت أن يرى المجلس . الطبيّ أنّ ليس لدينا منخفيه |
Yemeklerini tadan olmadığı için. Bakar mısın? İçkilerimiz nerede? | Open Subtitles | لا عجب أنّ ليس لديهم تقييمات ناقدة سيّئة، لا أحد تذوّق طعامهم. |
Sanırım artık aramasına da gerek yok. | Open Subtitles | أعتقد أنّ ليس عليه البحث عن واحدة بعد الآن. |
Galiba ölüm sebebini sormama gerek yok. | Open Subtitles | أعتقد أنّ ليس عليّ أن أسأل عن سبب الوفاة. |
Sanırım beklemekten başka yapacak bir şey yok. | Open Subtitles | أعتقد أنّ ليس هناك ما يمكننا القيام به، سوى الإنتظار. |
Açık limanın güzelliği, karneleme yok. | Open Subtitles | جمال الموانئ المفتوحة يكمن في أنّ ليس بها تموين |
Ve şuanda, geri kalan hayatında da, ...biliyorum ki onu güvende tutabilmek için yapmayacağım şey yok. | Open Subtitles | وفي هذه اللحظة، أدركتُ أنّ ليس هناك شيء، لن أفعله كي أُبقيها بأمان، لبقيّةِ حياتها. |
Elimde başka kanıt olmadığı için üzgünüm ama fazla zamanımız yok. | Open Subtitles | آسف أنّ ليس لديّ إثبات أكثر من ذلك، لكن ليس لدينا مُتسع من الوقت. |
Evet, sanırım artık kaybedeceği bir şeyi yok ve bunun için beni suçluyor. | Open Subtitles | حسنٌ، أظنّ أنّ ليس لديه ما يخسره وهو يلومني على هذا |
Nesnel bir değeri yok. | Open Subtitles | مُجرّد أنّ ليس له قيمة عمليّة. |
Ne demek, ipucumuz yok? | Open Subtitles | ماذا تقصدين أنّ ليس لدينا أيّ أدلة؟ |
Saklayacak bir şeyi olmadığını söyleyenlerin neredeyse her zaman vardır. | Open Subtitles | الناس الذين يقولون أنّ ليس لديهم ما يُخفونه، يكون لديهم ما يُخفونه دوماً. |
Ama en azından hayatımdaki her şeyin yanlış olmadığını biliyordum. | Open Subtitles | لكنني علمتُ على الأقل أنّ ليس كل شيء في عالمي كان خاطئاً. |
Hiçbir ortak yönlerinin olmadığını kendi söylemişti. | Open Subtitles | أخبرني بنفسه أنّ ليس لديهما ما يشتركان فيه |
ve yaptıklarında bu daha iyi ölçümler sayesinde Uranüs ve Neptün'ün yörüngesinin hemen ardında gezegen olmadığı ve Plüton'un yörüngelerde bir etki yapamayacak kadar binlerce kez daha küçük olduğu açığa çıktı. | TED | وحين فعلوا ذلك، لقد كشفت هذه القياسات الأدق أنّ ليس ثمة كوكب وراء مدار أورانوس ونبتون وأن بلوتو هو أقل لآلاف المرات لأن يُحدِث أي تأثير على تلك المدارات. |
Son kullanıldığında bir sorun olmadığı garanti edildi. | Open Subtitles | لقد تأكدت من أنّ ليس به أيّ علّة |