Yalnızca mobil dünya değildir günümüzün altını. Ben altının yerin altında olduğuna inanmıyorum. | TED | والجوال ليس الوحيد الذي نطلق عليه ذهب اليوم، ولا أعتقد أن الذهب موجود تحت الأرض. |
Bu kadar çok altının olunca... saklayacak çok yerin de olmalı, San Juan Manastırı nasıl? | Open Subtitles | لو أن الذهب معك فلا يوجد أماكن كثيرة لإخفائه مثل معبد سان جوان |
Kadın, altının nehre bir kilometre mesafede olduğunu söylemedi demedim. | Open Subtitles | أنا لم أقل أنها لم تقل أن الذهب على بعد نصف ميل من معبر النهر |
Reuters, bu altınların, "Dünya Ticaret Merkezi 5"in altında bulunan bir dağıtım tünelindeki pek çok araba ile birlikte, 10 tekerli bir tırın arka tarafında bulunduğunu bildirdi. | Open Subtitles | رويتر قالت أن الذهب أكتشف فى مؤخرة شاحنة ذات عشر عجلات سوية مع عدة سيارات فى نفق تسليم تحت مركز التجارة العالمى 5 |
İkimiz de savaşı altınların kazandırdığını biliyoruz. | Open Subtitles | كلانا نعرف أن الذهب يأتي بالفوز في الحروب |
Ama altının yanındayken sana hiçbir kötülük yaklaşamaz. | Open Subtitles | لكن لن يقترب منك الشيطان أبداً طالما أن الذهب بجانبك |
Ama altının yanındayken sana hiçbir kötülük yaklaşamaz. | Open Subtitles | لكن لن يقترب منك الشيطان أبداً طالما أن الذهب بجانبك |
Ama çantasında gizlenmiş altının onun olduğunu inkar etti. | Open Subtitles | ولكنه نفى أن الذهب مخبأ فى حقيبتة الخاصة |
altının benim için önemli olduğunu sana söyledim. | Open Subtitles | قلت لك أن الذهب كان مهم بالنسبة لي |
O halde bu altının Kralımıza geri dönebilmesi için Flaman gemisinin batırılması gerekecek, yanılıyor muyum? | Open Subtitles | و أعتقد أن الذهب سيـّعاد للملك "سيكون قارب "الفلمنكي عندهُ لكي يستقلهُ, ألستُ محقاً ؟ |
Ama altının yanındayken sana hiçbir kötülük yaklaşamaz. | Open Subtitles | لكن لن يقتربك من الشيطان" "طالما أن الذهب بجانبك |
Ama altının yanındayken sana hiçbir kötülük yaklaşamaz. " | Open Subtitles | لكن لن يقترب منك الشيطان" "طالما أن الذهب بجانبك |
Geldiklerini gördüğümde, geri dönmelerini gerektircek tek neden olarak altının artık olmadığı geldi. | Open Subtitles | ،لذا في اللحظة التي رأيتهم يقتربان كانت فكرتي الأولى أن السبب الوحيد الذي جعلهما يعودان مبكراً أن الذهب لم يعد موجود هناك |
altının kapının altında olduğunu kim söyledi ki? | Open Subtitles | من قال أن الذهب مدفون هناك |
altının fiyatının arttığını duydum. | Open Subtitles | سمعت أن الذهب سيرتفع ثمنه |
Kaptan Flint'in karşısındaydılar, ve altının artık olmadığını söylediler. | Open Subtitles | أن أولئك الكشافان سوف (يقفان أمام القبطان (فلينت ،ويبلغانه أن الذهب قد أختفى |
Eğer Flint'e altının gittiğini söylersek başka bir tayfa bulup onu alacağını ve daha fazla payımız olacağını söyledin. | Open Subtitles | قلتَ أنه إن أخبرنا القبطان (فلينت) أن الذهب قد اختفى ستحصل على طاقم آخر كي يحضره ونحن نحصل على حصة أكبر |
Saygısızlık etmek istemedim ve altınların hazineden olduğunu bilseydim onlara asla dokunmazdım. | Open Subtitles | لم أقصد أية إهانة و إن كنت أعرف أن الذهب من بيت المال ما كنت لمسته ...لكن |
Saygısızlık etmek istemedim, ve altınların hazineden olduğunu bilseydim onlara asla dokunmazdım. | Open Subtitles | لم أقصد أية إهانة و إن كنت أعرف أن الذهب من بيت المال ما كنت لمسته ...لكن |
Sen altınların hala orada olduğunu varsayıyorsun. | Open Subtitles | مازلت تفترض أن الذهب مازال في الخارج |