Öyle görünüyor ki, ...sözünü ettiğimiz enerjinin libidomuz, hazzımız olduğunu düşünüyorum. | Open Subtitles | بمعنى، أعتقد أن الطاقة التي نتحدث عنها هي اللبيدو، رغبتنا الجنسية |
Bu derslerden biri de temiz enerjinin çevre için sadece iyi değil ayrıca hava kirliliğini azaltarak hayat kurtardığı. | TED | وأحدها هو أن الطاقة النظيفة ليست فقط جيدة للبيئة، ولكن يمكنها إنقاذ الأرواح بالحد من تلوث الهواء. |
Büyücüler uzun yıllardır nükleer enerjinin iklim değişikliğinde kilit rol oynadığını düşünüyor. | TED | كان السحرة يجادلون لعشرات السنين حرفيًا أن الطاقة النووية أساسية لحل تغير المناخ. |
Görünen o ki karanlık enerji evrenin %68'ini ve karanlık madde evrenin %27'sini oluşturuyor. Bu bize ve görebildiğimiz her şeye sadece %5'ini bırakıyor. | TED | يبدو أن الطاقة المظلمة تشكل ما يقارب 68% من الكون والمادة المظلمة ما يقارب 27% ، ويبقى فقط 5% لنا ولكل شيء آخر نراه. |
Termodinamiğin ilk kuralı; enerji yaratılamaz veya yok yok edilemez. | TED | ينص القانون الأول للديناميكا الحرارية على أن الطاقة لا يمكن أن تستحدث أو تفنى. |
Çünkü biliyoruz ki Güneş rüzgârından gelen enerji Dünya'da atmosfer içine yerleşiyor. | TED | هذا بسبب أننا نعلم أن الطاقة من الرياح الشمسية يتم ترسيبها في غلافنا الجوي؛ هنا على الأرض. |
Karanlık enerjinin astronomiden elde ettiğimiz değerden gücü 10 olandan 120 kat daha güçlü olmalı. | TED | ستجد أن الطاقة المظلمة لابد أن تمثل 10 من الطاقة إلى 120 مرة أقوى من القيمة التي نرقبها من علم الفلك. |
Termodinamiğin 2. kanunu bize enerjinin sürtünme gibi sebeplerle dışarı çıkmaya çalıştığını söyler. | TED | القانون الثاني للديناميكا الحرارية يخبرنا أن الطاقة تميل إلى الانتشار من خلال عمليات مثل الاحتكاك. |
İlk şey temiz enerjinin artmakta olduğuydu. | TED | الشيء الأول هو أن الطاقة النظيفة في ازدياد. |
Ve onlar temiz enerjinin geleceklerini güçlendirmedeki gerekliliğini biliyorlar. | TED | كما انهم يعلمون أن الطاقة النقية ضرورة لإمداد مستقبلهم. |
Bazı insanlar güneş pillerini üretmek için gereken enerjinin, tüm ömrü boyunca üreteceğinden daha fazla olduğunu söyler. | TED | حتى أن البعض يقول أن الطاقة اللازمة لإنتاج الخلايا الشمسية أكبر من الطاقة التي ستنتجها في حياتها |
enerjinin yayılmasına rağmen, en son dizi hep var olacaktır. | Open Subtitles | لذا بالرغم من أن الطاقة تتشتت لكن آخر نمط مازال موجودا |
Yani beynimdeki enerjinin bir yerden geliyor olması lazım. | Open Subtitles | أعني أن الطاقة الموجودة بمخي لابد لها من مصدر |
Bence karanlık enerjinin kainatı sonsuza dek genişletmesi daha muhtemeldir. | Open Subtitles | أن "الطاقة السوداء" ستقود الكون للإتساع إلى ما لا نهاية |
enerjinin yaratılamayacağını ve yok edilemeyeceğini biliyorlardı. | Open Subtitles | هم عرفوا أن الطاقة لا تفني و لا تستحدث من العدم |
Buldukları şey nükleerin gerçekten en az popüler olan enerji çeşidi olduğuydu. | TED | وما وجدوه هو أن الطاقة النووية هي في الحقيقة واحدة من أقل الأشكال الشائعة للطاقة. |
İlk tarama sonuçlarına göre yaydığı enerji zararsız. | Open Subtitles | المسح المبدئي أشار إلى أن الطاقة المنبعثة منه غير ضارة |
Yani boyutla üssel olarak orantılıdır, bunun anlamı bir süpergeçitle bağlantı kurmak için gereken enerji sıradan bir geçidin verdiğini çok aşacaktır. | Open Subtitles | وتتناسب سواسية مع الحجم مايعني أن الطاقة المطلوبة لإنشاء الإتصال مع البوابة الفائقة سيتجاوز بكثير , البوابات المعتادة |
Tamam. enerji okumaları üst kattan geliyor gibi görünüyor. | Open Subtitles | حسناً ، يبدو أن الطاقة تصدر من الطابق الأول |
Öyleyse, bence enerji çok zor bulunur. Yani buradakiler çok yavaş hareket eder. | Open Subtitles | لو صح ذلك , باعتقادي أن الطاقة ستكون شحيحه لذلك ستتحرك الأشياء هنا ببطء شديد |