Bilim sayesinde artık kuşların yaşayan dinozorlar olduğunu biliyoruz. | TED | بفضل العلم، نحن نعلم الآن أن الطيور هي ديناصورات حية. |
Ama beni asıl şaşırtan şey, kuşların bu duruma oldukça tuhaf bir yolla uyum sağlamasını fark etmemdi. | TED | لكن الشئ المثير حقاً بالنسبة لي كان معرفة أن الطيور تتكيف بطريقة غير عادية بتاتاً. |
Bize kuşların baharı şarkılarla karşıladığı anlatılırdı, burada da aynen bu şekilde karşılıyorlar. | TED | قيل لنا أن الطيور تُرحِّب بالربيع بأغنية سعيدة، وهنا يفعلون ذلك بالضبط. |
Hayır, önemli olan, kuşlar, onlar iyi, değil mi? | Open Subtitles | لا, المغزى هو أن الطيور تتدبر أمرها, صحيح؟ |
Görgü tanıklarının söylediğine göre çıldırmışcasına dolaşan küme halindeki kuşlar aniden rastgele insanlara, binalara saldırmaya başladılar. | Open Subtitles | فقد صرح بعض الذين كانوا هنا أن الطيور لا تهاجم الناس بشكل مقصود |
Ve biliniyor ki açıklardaki petrol platformları, göçmen kuşları çok etkiliyor. | TED | ومن المعروف أن الطيور المهاجرة ، على سبيل المثال ، تتشتت جداً وبسبب أضواء المنصات البحرية. |
kuşların dinozorlardan geldiğini mi düşünüyorsunuz? | Open Subtitles | لذا ، أتعتقدين أن الطيور إنحدرت من الديناصورات ؟ |
kuşların konuşamaması çok kötü, çünkü 12 fit ilerde bir kuş yuvası var. | Open Subtitles | سيء أن الطيور لا تتحدث لأن هناك بعض الأعشاش تبعد 12 قدماً |
kuşların karnında güvende olduklarını ekliyor ama kurtulmaya en layık olanı dikkatle korumamız gerekiyormuş. | Open Subtitles | ويقول ايضاً .. أن الطيور بأمان داخل بطنه ولكننا يجب أن نحترس لأن البقاء سيكون فقط للأصلح |
kuşların evrensel bir uyarı çağrıları olduğunu biliyordum. | Open Subtitles | أعرف أن الطيور لديهم مكالمة تحذيرية عالمية |
İnsanlar kuşların, dünyayı umursamadan uçuşan özgür canlılar olduklarını düşünüyorlar. | Open Subtitles | الناس يعتقدون أن الطيور هي هذه المخلوقات الحرة التي تطير بالأرجاء |
kuşların sıkıntısını ve karıncaların halka hâlinde yürüdüğünü fark edene dek her şey çok güzeldir. | Open Subtitles | جميلة حتى تلاحظ أن الطيور هائجة والنمل يسيرون في دوائر. |
kuşların stres altında, hasta, ve travmatize oldukları ortadaydı. | TED | فاتضح لي أن الطيور مريضة ومصدومة |
İlk başladığımızda, kuşların diğer hayvanların korunması yaklaşımına bu kadar büyük bir giriş kapısı olacağını bilmiyorduk. | TED | عندما كنا في البداية، لم نعلم أن الطيور بإمكانها أن تكون مدخلًا ضخمًا للاقتراب من المحافظة على الأشكال الأخرى من الحيوانات. |
Ümit uyandıran bir işaret gibiydi engin denizde kuşların onları takip etmesi. | Open Subtitles | لقد كانت بارقة أمل... أن الطيور لحقت بهم إلى عمق البحر. |
Bahse girerim kuşlar bile gözlerine toz girmesin diye geri geri uçuyordur. | Open Subtitles | أراهن أن الطيور تطير إلى الخلف هنا من أجل أن تبقي الغبار بعيداً عن عيونها |
Cihandaki bütün kuşlar O'nun sesini işitince toplanırlardı. | Open Subtitles | حتى أن الطيور طارت من أركان الدنيا مندهشة لتبحث عن مصدر الصوت |
Çarpıcı renklerinin yanısıra, balık taşıyan kuşlar hemen dikkat çeker ve diğerleri tarafından kolayca farkedilir. | Open Subtitles | زيّهم ثنائى درجة اللون يعنى أن الطيور بالطعام تصبح إعلانات طائرة تراها الطيور الأخرى بسهولة |
kuşlar işlerini iyi yapmışlar. | Open Subtitles | من المؤكد أن الطيور قضت حاجتها على هذا الرجل. |
Biz insanlar, sezgisel olarak kuşları müzik öğretmenlerimiz olarak görüyoruz. | TED | ونحن كبشر، ندرك بشكل بديهي أن الطيور تعطينا دروسا في الموسيقى. |