Sanıyorum gerçek dünyada da birçok şey böyle ortaya çıktı. | TED | وأعتقد أن العديد من الأشياء في العالم جاءت أيضاً من ذلك. |
Müzik öğretmeni olarak yaptığım gezimde, birçok kadının bateri çalmayı gerçekten istediğini fark ettim, bununla birlikte korkuyorlar da. | TED | في رحلتي كمعلمة للنقر علي أدوات النقر أدركت أن العديد من النساء في الواقع تردن عزف الطبول لكن في نفس الوقت يخفن منه |
birçok öğretmenin, bu tarz öğretim ortamlarında her gün eğitim verdikleri için, yaşama dair beklentisi ciddi oranda kayboluyor dersek sanırım abartmış olmayız.. | TED | ولا يعتبر من المبالغة اقتراح أن العديد من المعلمين يفقدون الكثير من متوسط عمرهم المتوقع بالتدريس في بيئات مثل تلك يوما بعد يوم. |
çoğu işaretin insan, böcek balık, kuş resimlerini andırdığını fark edeceksiniz. | TED | ذلك ستلاحظون أن العديد من الرموز تبدو وكأنها صور من البشر ، من الحشرات ، من الأسماك، والطيور. |
Üzücü gerçek şu ki çoğu hafta boyunca boş kalıyor. | TED | والحقيقة المؤلمة أن العديد منها فارغة من المصلين على مدار الأسبوع. |
Sanırım, pek çok insan sermaye piyasalarıni bir okyanus gibi düşünüyor. | TED | أعتقد أن العديد من الأشخاص يشبهون الأسواق المالية نوعاً ما بالمحيط. |
Bunun nedeni pek çok insanın az çocuk sahibi olmak için önce zengin olmanız gerekli gibi bir söyleminin olması. | TED | السبب في ذلك هو أن العديد من الناس يقولون أنه عليك أن تصير غنياً أولاً قبل أن تحصل على عدد أقل من الأطفال. |
Her virüsün değişken ve tahmin edilemez olduğunu varsaysak bile maruz kalmış az sayıda kişiye de enfeksiyon bulaşmadığını söyleyebiliriz. | Open Subtitles | و بما أن العديد من الآخرين قد كانوا مكشوفين للإصابة بسبب الطبيعة المُتَقَلِّبة و الغير معروفة لأي فايروس, لم يصابوا |
Biliyorum. Ve ilginç olan şu ki birçok öğrenci zeki ve bunu başarabilir. | TED | والمثير للاهتمام بخصوص ذلك أن العديد من الطلاب أذكياء ويستطيعون أداء ذلك. |
20 yıla yakındır, savaşı kaleme aldım ve en çok dikkatimi çeken şeylerden biri, birçok askerin savaşı özlüyor olması. | TED | قضيت في تغطية الحروب حوالي 20 عامًا، وأحد الأشياء البارزة بالنسبة لي هو كيف أن العديد من الجنود ما زالوا يفتقدونها. |
Çok geçmeden annem birçok Somalili'nin Minnesota'daki küçük bir kasabaya sığındığını öğrendi. | TED | سرعان ما علمت أمي أن العديد من الصوماليين وجدوا ملجأ في بلدة صغيرة في ولاية مينيسوتا. |
birçok kadının çok fazla makyaj yaptığını söyledi. Ve sadece sahip oldukları özellikleri vurgulamaları gerektiğini düşünüyordu. | TED | يعتقد أن العديد من النساء يضعن الكثير من مساحيق التجميل، في حين أنه يجب عليها فقط وضع القليل الكافي لإبراز جمالها. |
Konuşmacılar hayatlarındaki birçok terim ve kavramın izleyicilere tamamen yabancı olduğunu çoğunlukla unuturlar. | TED | غالباً ما ينسى المتحدثون أن العديد من المصطلحات والمفاهيم التي يستخدمونها تكون غير مألوفة لدى مستمعيهم غالباً. |
Kütüphanede bizleri ziyaret eden birçok ailenin, arkadaşlarımızın çoğunun maddi zorluk yaşadığını biliyoruz. | TED | نحن نعلم الآن أن العديد من العائلات يزوروننا في المكتبة، ويكافح العديد من أصدقائنا ماديًا. |
Yani birçok ülke tedaviyi öncelikli hâle getiremiyor. | TED | وهذا يعني أن العديد من البلدان ببساطة لم تتمكن من إعطاء الأولوية للعلاج. |
İşitme cihazlarına sahip olanların çoğu ise bunları takmıyordu. | TED | كما أن العديد من هؤلاء الذين يملكون أجهزة تحسين السمع لا يضعونها. |
Öğrenciler fark etti ki, işitme kaybı yaşayanların çoğu bunu inkâr ediyordu. | TED | أدرك الطلّاب أن العديد من هؤلاء الأشخاص المسنين يُنكرون ضعف سمعهم. |
Ve yine hiç şaşırtmayacak bir şekilde pek çok korsan, hükûmet sorunlarıyla daha çok ilgili olmaya başladı. | TED | ولذا فليس من الغريب أن العديد من القراصنة يحولون اهتمامهم لمشاكل الحكومة. |
Çünkü farkına vardık ki hareketleri keşfederken aldığımız pek çok ders aslında bütün dünya ve toplumların pek çok kesimi için geçerli. | TED | لأننا أدركنا أن العديد من الدروس التي كنا نكتشفها في الحركات التي طُبقت فعليًا حول العالم في قطاعات عديدة من مجتمعنا. |
Yalan olsun ya da olmasın... çok sayıda insanın bunu çok ikna edici bulduğunu kabul etmelisin. | Open Subtitles | كذبة أم لا عليك أن تعترف أن العديد يجدون هذا مقنعاً |