Biraz önce size müziğin somut olduğu için farklı bir yetenek olduğundan bahsetmiştim. | TED | لقد ذكرت في وقت سابق حقيقة أن الموسيقى هي قدرة مختلفة لأنها مجردة. |
Çünkü, içinde bir yerlerde müziğin hâlâ büyülü olabileceğini düşünen bir parça var. | Open Subtitles | لأنه لا يزال في أعماقك جزء يتذكّر أن الموسيقى يمكن أن تكون ساحرة |
Bu yüzden,daha önce bahsettiğim gibi,bu parçayı dinlerkenen önemli şey ,müziğin harika oluşu ve müzik Dan'in nasıl birisi olduğunu sizlere gösterecek. | TED | إذا عند الاستماع إلى هذه القطعة الموسيقية. كما ذكرت سابقاً أهم شيء هو أن الموسيقى عظيمة وستريكم من هو دان |
Rock konserine katılan, 100 desibele maruz kalan bir insan müziğin gürültü olduğunu düşünmez. | TED | إن الشخص الذي يحضر حفلة الروك، ويتعرض إلى 100 ديسيبل، لا يعتقد أن الموسيقى نوع من الضجيج. |
ama gerçeklikte müziğin beni bestelediğini fark ettim. | TED | لكن في الحقيقة، لقد أدركتُ أن الموسيقى قد شكلتني. |
Bana müziğin ağzımdan çıkan alev olduğunu söyledi. | Open Subtitles | علّمني أن الموسيقى مثل النار التي تخرج من فمك |
- Candace müziğin çok yüksek olduğunu söylüyor. | Open Subtitles | كانداس تقول أن الموسيقى عاليةُ جداً ماذا؟ |
Deneyimlerimiz, müziğin duyguları harekete geçirdiğini söylüyor. | Open Subtitles | فقد أثبتت التجارب أن الموسيقى تحرك المشاعر |
Yönetim kurulu ve bölge müdürlüğü müziğin çocuklarımız için önemli olmadığını düşünüyor. | Open Subtitles | مجلس التعليم يظنون أن الموسيقى ليست مهمة لاطفالنا |
Birçok kişi, müziğin faydasız olduğuna inanır. | Open Subtitles | الكثير من الناس يعتقد أن الموسيقى عديمة الفائدة |
Demek oluyor ki; bu müziğin armonisi, yankısı ve eşsiz büyüsü tamamıyla yanlış temele oturmuş. | Open Subtitles | بما يعنى أن الموسيقى بتناغمها وصداها، وسحرها الذى لا يمكن تجاوز تأثيره. |
Hayır, müziğin hala çalmakta oladuğunu hatırladılar... ve şarkının sözleri bitmişti... böylece mırıldanmaya başladılar. | Open Subtitles | لا لقد أدركوا أن الموسيقى لا تزال دائرة وأن الكلمات انتهت لذا قالوا أى شيئ |
Haydi. müziğin başlamış olması gerekiyordu. | Open Subtitles | هيا ، المفروض أن الموسيقى قد بدأت بالفعل |
müziğin birilerinin menisinde yazılabileceği. | Open Subtitles | أن الموسيقى يمكن تأليفها بواسطة عضو شخص ما. |
Ben klasik müziğin fasülyeleri büyüttüğünü ve olgunlaştırdığını gösteriyordum fakat annem beni dinlemedi. | Open Subtitles | كنت أحاول إيضاح أن الموسيقى الكلاسيكية تغذي حبوب الفاصولياء و تجعلها تنمو و لكن أمي |
Ordan da açıkça görebileceğin üzere, bir gece, müziğin de beni yüzüstü bıraktığını sandım. | Open Subtitles | ومن الواضح كما ترين في ليلةً ما اعتقدت أن الموسيقى خذلتني |
Ve farklı fikirler hakkında konuştuk -- müziğin kalpten olması gerektiğini düşünen bir fikre sahipti. | TED | و نحن نتحدث عن افكار مختلفة-- وكانت لديه تلك الفكرة و هى أن الموسيقى يجب ان تنبع من القلب. |
Bando gibi bir ekip içinde olmakla ilgili sevdiğim şeyse birlikte yaptığımız müziğin gerçek, özgün olması ve iyi anlamda progerianın yerini alması. | TED | ما يروقني في الانضمام إلى مجموعة تهوى الموسيقى، أن الموسيقى التي نعزفها سوياً هي صادقة، هي موسيقى أصلية وهي تبطل فعل الشياخ. |
müziğin İslami olmadığını ve sokak kadınlarının işi olduğunu ve bunu sürdürürsem tecavüze uğrayacağımı, karnımı deşeceklerini, böylece başka bir sokak kadını doğuramayacağımı söyledi. | TED | أخبرني أن الموسيقى غير إسلامية ووظيفة العاهرات، وإذا واصلت هذا الأمر، سأتعرض للاغتصاب وسيتم قطع معدتك كي لا تنجبي عاهرة أخرى مثلك. |
Bilim insanları müziğin beyinde doğal ağrı kesici oksitoksini ve iyi his kimyasalı dopamini salgılattığını keşfettiler. | TED | وجد العلماء أن الموسيقى تجعلُ أدمغتنا تُطلِـق مسكّـنًا طبيعيًا للألم يُعرف بهرمون الأكسيتوسين ومادة كيمائية جيدة الإحساس تُسمى دوبامين. |