"أن تجده" - Traduction Arabe en Turc

• Onu bulmanı
• onu bulup
• Onu bulana
• bulmalısın
• bulabilirsin
• senin bulmanı

Bu çocuğa yardım etmek istiyorsan, polislerden önce Onu bulmanı tavsiye ederim.
إذا أردتي مساعدة هذا الفتي أقترح أن تجديه قبل أن تجده الشرطة

Senden Onu bulmanı istemem benim hatam.
أووه ، لا ، إنه خطأي أنني طلبت منك أن تجده

Şu anda o çok tehlikeli. onu bulup, ikimizi de hücreye atmalısınız, aynısını ben de yapmaya başlamadan önce.
و هو الآن مصاب إنه يأكل البشر عليك أن تجده و تعتقلنا كلينا قبل أن أفعلها أنا أيضاً

Onu bulana kadar, tüm kadın, çocuk ve erkeklerin gözlerini kontrol edin.
أريدك أن تتأكد من عيون الجميع المرأة، والطفل إلى أن تجده

Ve onu bulmalısın.
وعليك أن تجده. أود أن أعمل في القضية بنفسي

Eğer 216 rakamlı sayıyı istiyorsan, onu her yerde bulabilirsin.
لو انك تريد الرقم 216 فأنت يمكن أن تجده في كل مكان

Öyleyse onu ilk önce senin bulmanı tavsiye ederim.
-إذن أوصيك بشدّة أن تجده أوّلًا .

Onu bulmanı istemiyordu, değil mi?
إنه لا يريد منك أن تجده, أليس كذلك؟

Onu bulmanı istiyorum ve öldürmeni.
أريدك أن تجده و تنهيه

- Onu bulmanı istiyorum. - Direkt olarak ölüm tehdidi olması gerek.
-أريدك أن تجده نحتاج إلى تهديد مباشر للحياة...

Gurjit, sana bir adres versem ve onu büyük, kalın, basit harflerle yazsam onu bulup ve benim adıma acil bir mesaj olarak götürür müsün?
لو أعطيتك عنواناً, و كتبته بحروف كبيرة, واضحة و مبسطة أتظن أنه يمكنك أن تجده و ترسل له رسالة عاجلة؟

onu bulup kim için çalıştığını öğreneceksin, emirdir.
إنّ لمن الضروري أن تجده .وتعرف لحساب من يعمل

Polis onu bulup da tedavi edilemez bir hale getirene kadar bana, onu tedavi etmem için zaman tanı.
أعطني وقت لمُعـالجته وتدبّرأمـره... قبل أن تجده الشرطة وتُقلل فرص شفـائه

Onu bulana kadar,
إلى أن تجده,

Kendi ölümüne neden olmadan önce gidip onu bulmalısın.
يلزم أن تجده قبلما يودي بنفسه للتهلكة.

Ama önce onu bulmalısın.
لكن لخدمته , يجب أن تجده.

Ne olursa olsun, onu bulmalısın.
مهما يكون يجب أن تجده

Eminim eğer kendini öldürmezsen bulabilirsin.
أكيد ستكون قادر أن تجده إذا لم تقتل نفسك.

O yüzden birkaç telefon etmen gerekiyor. Onu bizim için bir kez bulmuştun, yine bulabilirsin, değil mi?
أريدك أنّ تجري تحرياتك الجوز هنديّة، وتجري بعض المكالمات فلقد وجدته لنا ذات مرّة، يسعك أن تجده مجدّداً، صح؟

Eğer o kadın bir iz bıraktıysa, o izi bulabilirsin.
إن تركتْ هذه المرأة أثرًا، بإمكانكَ أن تجده.