Ve San Fransiscolular da aynısını yapmak zorunda olduklarını düşündüler. | TED | وكذلك فكروا شعب سان فرانسيسكو أن عليهم صنع الشيء نفسه. |
20 yaşında rahim ameliyatı olmak zorunda olduklarını düşünmeden çocuklarının havuzda yüzdüklerini görebilecekleri günleri hayal ediyorlar. | Open Subtitles | بل يَحْلمونَ بأنْ يَكُونوا قادرون على مُرَاقَبَة أطفالِهم في بركة سباحة بدون أن يقلقو أن عليهم أن يجلبوا |
Peki ya kan grupları ya da genleri nedeniyle et yemek zorunda olduklarını söyleyenlere ne demeli? | Open Subtitles | ماذا عن الذين يقولون أن عليهم تناول اللحم لنوع دمهم أو جيناتهم؟ |
İlk defa, temiz ulaşımla ilgili verilen sözlerin takibini yapıyoruz. Siyasiler sözlerini tutmak zorunda olduklarını biliyorlar ama asıl yıkıcı hamle bir araya geldiğimizde ortaya çıkacak -- vatandaşlar, şirketler, elektrikli ulaşımı normal hâle getirecek olan toplu taşımanın şampiyonları, özellikle de gelişmekte olan ülkelerde. | TED | ولاول مرة، نحن نتابع الوعود التي قطعناها لأجل نقل نظيف، ويعرفُ السياسيون أن عليهم تحقيق ذلك، ولكن ستأتي نقطة التحول الحقيقة عندما نشكل تنسيقيات من الناس ومن الشركات ليصبحوا أبطال النقل العام من شأنهم أن يجعلوا النقل الكهربائي هي الطبيعة الجديدة، خصوصاً في بلدٍ نامٍ. |
Senin için öldürmek zorunda olduklarını kastediyorsun galiba. | Open Subtitles | تعني أن عليهم القتل لأجلك؟ |
Fakat Gökyüzü yola devam etmek zorunda olduklarını biliyor. | Open Subtitles | لكن (سكاي) تعرف أن عليهم المضي قدمًا |