Bu Chris'in yeteneği dahilinde önerebileceği bir teklif değil, kadın söylemiş olmalı. | Open Subtitles | لا شيء يشير الى أن كريس يملك تلك القدرة,فلا بد أنها هي |
Okul çevresinde dönen laflara göre Chris Valley ile Chris Hoffman, birbirine yapışıklarmış. | Open Subtitles | ما يشاع فى المدرسه هو أن كريس فالى و كريس هوفمان ملتصقان ببعضهما |
Etkiyi ve kuvveti hissederek, Chris'in orada olduğunu algılıyor ve onu zorlayacak veya yaralayacak hareketlerde bulunmuyor. | TED | فهو يشعر بالقوة و يفهم أن كريس يقف هناك ولا يقوم بدفعه أو إيذائه |
Chris'in annemize karşı çıkmaya tereddütlü olduğunu biliyordum. | Open Subtitles | لقد عرفت أن كريس سوف يعاود تفكيره بشأن موافقته لرأى أمى |
Pekâlâ, bence Chris ve Meg, atalarının Pewterschmidt kökenini de öğrenmeli. | Open Subtitles | أعتقد أن كريس وميج يجب أن يعرفا عن جانب بيوترشميدت من أسلافهما أيضاً |
Bize bir hediye verildi. Chris ateş yakabiliyor... | Open Subtitles | لقد اعطيت لنا هدية سواء كانت تلك الهديه هي أن كريس يمتلك قوة النار |
Chris'in büyüyüp çok şerefli birisi olacağına inancım var. | Open Subtitles | أنا لدي إيمان أن كريس سوف يكبر لـ يصبح رجلاً بمعنى الكلمة |
Bilesin diye söylüyorum. Chris göğüslere dokunmaya bayılır. | Open Subtitles | ولتعرف فقط أن كريس يحب إختيار القاعدة الثانية |
Belli ki Chris, Amanda'nın, Voss'un ailesinin evine göz koyduğunu anlamış. | Open Subtitles | حسنا من الواضح أن كريس عرف بأن أماندا لديها شيئ في منزل عائلة فوس |
Ama son kuruşuma kadar bahse girerim ki Chris uyuşturucuya bulaşmaz. Kumar olacağını da sanmam. | Open Subtitles | مع ذلك أنا أراهن بآخر دولار أن كريس لايمكنه أن يتورط في ذلك ولا أتوقع المقامرة أيضا |
Biliyorsun,Chris'in hoşlandığı bir aktiviteyi bulmasına memnunum, ama bunu neden bizim garajımızda yapmak zorundalar? | Open Subtitles | كما تعلم .. أنا سعيدة أن كريس وجد نشاط يحبه لكن لماذا يجب عليهم استخدام المرآب الخاص بنا؟ |
Sonunda Chris'in eve yemeğe bir kız getirmesi bizi çok heyecanlandırdı. | Open Subtitles | نحن متحمسين جداً أن كريس اخيراً جلب فتاة للمنزل لـ تناول العشاء |
David'in dosyasını okudum Chris'e kabadayılık tasladığını biliyorum, şimdi ise ölüyor. | Open Subtitles | لقد قرأت ملف ديفيد لقد عرفت أن كريس هو شخص متنمر لكنه الآن يموت |
J.J., sanırım Chris kardeşi hakkında bir şeyi saklıyor. | Open Subtitles | جى جى ، أعتقد أن كريس يغطي على شقيقة الأصغر |
Hatta sanırım dün Chris böyle bir şey söyledi. Tam ne demiştin Chris, emin değilim; ama "evrendeki en karmaşık şeylerden biri" gibi bir şeydi. | TED | و أظن أن كريس قال شيئاً كهذا الأمس. لست متأكداً مما قلته يا كريس, لكن شيءٌ ما كـ: حسناً: أنه واحد من أكثر الأشياء المعقدة في الكون. |
Şimdi, eğer bu genomlarla ilgili benzetmeyi ciddiye alırsanız, Chris Anderson'un bir bilgisayar üretimi hata olduğunu söyleyebilirsiniz, aynı Jim Watson, Craig Venter, veya bizler gibi. | TED | حسناً الآن لنأخذ هذا التشبيه فخريطة الجينات البشرية هي كالبرنامج. عليكم التفكير في أن كريس أندرسون هو تحفة مصنوعة عن طريق الكمبيوتر كما هو جيم واتسون وكريج فينتر أيضاً ,و كلنا كذلك. |
L ya o eve Chris ve Leo gitmiş olurdu sanmıyorum. | Open Subtitles | (لا أعتقد أن (كريس) و (ليو قد دخلوا إلى المنزل أيضاً |
Chris'in uzaklara kaçacağı gerçeği kaçınılmazdı. | Open Subtitles | انه شىء لا مفر منه أن كريس سيهرب بعيدا |
Tüm bildiğim, Chris onu orda peşinden gittiği birkaç ibnenin elinden kurtardı. | Open Subtitles | جل ما أعرفه أن (كريس) أنقذها من أحمق ما كان يلاحقه هناك. |
Chris Cavanaugh'ın konuşma yapacak olması ne kadar harika değil mi? | Open Subtitles | كم هو رائع أن كريس كافانو سيتحدث؟ |