Yeni bölük komutanım benden gelip size "merhaba" dememi istedi. | Open Subtitles | لدينا قائد الشركة الجديدة وقال لي أن يأتي ويقول مرحبا. |
Beyaz adamın gelip bizi kullanmasına izin veren halkımız mı? | Open Subtitles | قومُنا الذينَ سَمحوا لأوينبو أن يأتي إلى هُنا و يستغِلنا؟ |
Yine de hiçbir şey, o gelmeden önceki gibi olmayacak. | Open Subtitles | لكن الأمور أختلفت ولم تعد كما كانت قبل أن يأتي |
Kamyon hazır ve çalışır olunca herkes içeri gelebilir. | TED | في حال كانت العربة جاهزة، بإمكان أي شخص أن يأتي. |
Eğer şefinin buraya sabahtan gelmesini istiyorsan ve ofisini bıraktığı gibi dağınık bulursun, | Open Subtitles | لذا إن أردت أن يأتي قائدك صباحاً ويرى مكتبه غير مرتب كما تركه |
Sonuç olarak Robbie paket lastiği gibi yaylanarak geri gelecek. | Open Subtitles | الخاتمة هي أن يأتي روبي يعود للوراء مثل رباط مرن. |
Kişi öğrenmek için gelir ve benden dikiş öğretmemi isterdi. | Open Subtitles | الشخص يمكن أن يأتي للتعلم، وطلب مني أن نعلمهم لخياطة. |
En başta öyleydi, şimdi bir hastane gizemi olduğu için, tüm hıyarlar, buraya gelip, fikir beyan etmek isteyeceklerdir. | Open Subtitles | سابقاً, لكن الآن أصبحت الحالة الغامضة للمستشفى, كل وغد في المستشفى يريد أن يأتي هنا و سنعطيهم سنتاتهم بالتساوي |
Çin Konsolosluğu Güvenlik Müdürünün buraya gelip saldırı hakkında soruşturma yapmasına izin vermiş. | Open Subtitles | لقد صرح لرئيس أمن القنصلية الصينية أن يأتي إلى هنا لاستجوابنا بشأن الاقتحام |
Hayır, hayır, hayır. Hemen gelip beni almalısınız. Diğer adam geldiğinde beni öldürür. | Open Subtitles | كلاّ، عليّ الخروج من هنا الشّريك الآخر يمكن أن يأتي في أيّ لحظة |
Biliyor musun, gerçek bir centilmen gelmeden önce bağırsaklarını boşaltırdı. | Open Subtitles | أتعلم أن الرجل المهذب كان ليقضي حاجته قبل أن يأتي |
Senin hayatını bu belaya bulaştırmak istemedim, ve o benim üstüme gelmeden önce ben onun üstüne gitmeye karar verdim. | Open Subtitles | لم أرد أن لحياتك أن تشتبك بهذه الفوضى ، لذلك . قررت قبل أن يأتي لأجلي . بأني سأذهب لأجله |
Verileri bir araya getirdiğimiz zaman sonuç çok basit. Başarı her an gelebilir. | TED | لذا عندما نضع البيانات معًا، فإن الاستنتاج بسيط جدًا النجاح يمكن أن يأتي في أي وقت |
İnsanlar yeni tüzük altında yaşamaya gelebilir, ama kimse buna zorlanmıyor. | TED | يمكن أن يأتي الناس للعيش في ظل الدستور الجديد. ولكن لا احد يجبر على العيش في ظله. |
6 gün oldu, ve biz hala birilerinin gelmesini bekliyoruz. | Open Subtitles | مر ستة أيام و لازلنا ننتظر أن يأتي أحد لإنقاذنا |
Benim hakkımda anlatacak bir hikâyesi olan herkesin gelmesini istiyorum. | Open Subtitles | أريـد أن يأتي كل من يحمـل قصـة عني ليقـوم بسـردها. |
Bu yüzden bizim geçmiş, bugün ve gelecek algımız bizim yaratılışımızdan geliyor. | Open Subtitles | لذلك انطباعنا حول الماضي، الحاضر والمستقبل يجب أن يأتي من حيث شُيدنا. |
Buraya gelir ve bu sandalyeye oturur gitar çalar, bize şarkı söyler, okumayı, bildiği şeyleri bize öğretirdi.,herneyse. | Open Subtitles | لقد إعتاد على أن يأتي هنا ويجلس في هذا الكرسي ويعزف على القيثارة ويغني لنا أغنية ويعلمنا قليلاً كيف نقرأ |
Geliyor. Baban gelene kadar dinlemek için sana teyibi vericem. | Open Subtitles | سوف أعطيك مسجل لتستمع إلإحدى اشرطتك إلى أن يأتي والدك |
- Doktor Ferreiro'ya söyle, aşağı gelsin. - Tabii, efendim. | Open Subtitles | أخبري دكتور فريرو أن يأتي إلى هنا حسنا يا سيدي |
Hemen gelmeli! | Open Subtitles | سنصبح في عداد الموتى غداً يجب أن يأتي في الحال |
Belki daha iyi bir ürün 20,30 yıl içinde ortaya çıkar. | TED | من الممكن أن يأتي منتج أفضل في العشرين أو الثلاثين سنة القادمة. |
Evine geri döndüğüne göre belki baban da gelmek ister. | Open Subtitles | أفترض أن والدك يريد أن يأتي أيضا منذ انه عاد |
Emmanuel adında bir arkadaşım bana yardım etti. Benden yaşça büyüktü ve Biafran savaşında, çocuk askerlerden biriydi. Benimle gelmeye karar verdi. | TED | ولكن كان لدي صديق، إسمه إمانويل، وكان أكبر مني بكثير، وكان جندياً في حرب البيافرا، وقد قرر أن يأتي معي. |
Beni kurtaramaz. Senin yüzünden gelemez. | Open Subtitles | لا يستطيع إنقاذي لا يستطيع أن يأتي بسببك |
Yıllar boyu, bunu yapamayacak olacağım günün gelmesinden korktum. | Open Subtitles | وخشيت لسنوات أن يأتي اليوم الذي لا أقدر على ذلك |