Ve şunu dinle, görünmeden nasıl olup da cesedi o dükkana taşıdığını sorduğumda, | Open Subtitles | واسمعي هذا.. عندما سألته كيف نقل الجثة عبر الطابق بدون أن يراه احد |
Ve çok üzgün olduğun zaman, yüzünün o gizemli, güzel ifadeye büründüğünü ve onu, hiç kimse görmeden bir an önce yoketmek istediğini biliyorum. | Open Subtitles | وأعلم عندما تكوني حزينة حقاً، يكون لديكِ مظهر المطاردة الجميلة، والتي تحاولين إخفاؤه قبل أن يراه أحد |
Ölülerin görebildiği şeyleri elbette yaşayanlar da görebilir, tabii bakmak için zaman ayırabilirlerse. | Open Subtitles | بالطبع، معظم ما يراه الميتون يمكن أن يراه الأحياء إن أخذوا الوقت الكافي للنظر |
Ben sadece... başkasının göremediği bir çatlağı sandalyede gören adamım | Open Subtitles | أنا فقط الشخص الذى راى كسر فى الكرسى لم يستطيع اى شخص أخر أن يراه |
Dağın öbür tarafı Tek görebildiğiydi. | Open Subtitles | الجانب الآخر للجبل كان كل ما يمكن أن يراه |
Fakat aslında görmeli, çünkü etrafa saçılmış bunca dışkının yarattığı bir sıkıntı var: içinde barındırdığı yolcular. | TED | ولكن يجب أن يراه ، لأن المشكلة أن هذا التغوط الموجود في المكان ينتقل من خلاله عابرون . |
# # Bebeğim, ortaya çıkarayım. Başka kimse görmemeli, sen gör! | Open Subtitles | يا حبيبى،دعنى اكشف لك ما لا يجب أن يراه أحد غيرك،أنت ستراه |
Bir beyazın onu eve götürdüğünü görmesinden korkmuştur. | Open Subtitles | وخائف من أن يراه الرجل ذات البشرة البيضاء |
Geldiğinde ilk bunu görmesini istiyorum. | Open Subtitles | . وهذا أول شيء أريده أن يراه عندما يصل |
O gözler hayatta hiçbir çocuğun görmemesi gereken bir şey gördü. | Open Subtitles | ...عيناها كانت قد رأت شيئا ، لا ينبغي لطفل أن يراه |
Ev ne kadar boş olursa kötü niyetli biri için, ortalıkta görünmeden dolanmak o kadar kolay olur. | Open Subtitles | كلما كان البيت خالياً كلما كان بإمكان الفاعل أن يتحرك دون أن يراه أحد |
Yıllardır kimseye görünmeden Zone'a girip çıkıyor. | Open Subtitles | انه يدخل و يخرج من المنطقة لسنوات عديدة بدون أن يراه أحد فعلا |
Senin tarif ettiğin büyüklükte bir hayvan kimseye görünmeden ortalıkta dolanamaz. | Open Subtitles | حيوان بهذا الحجم الذي تصفه لن يمر دون أن يراه أحد لن يستطيع حيوان كبير غبي أن يختبئ |
Başkası görmeden önce hemen al onu. | Open Subtitles | دعينا نشتريه بسرعة ، قبل أن يراه أحد آخر ويأخذه |
Başkaları görmeden götürün onu buradan. | Open Subtitles | أبعدوا هذا الشيء من هنا قبل أن يراه أحدٌ آخر |
Şu anda zaten bu kadar görebilir, ama bu kadarını görebiliyorsa, tamamen görmeye başlaması uzun sürmez. | Open Subtitles | ،هذا ما يتوقع أن يراه الآن لكن إذا كان قادراً على رؤية هذا القدر لن يمر وقت طويل حتى يعود بصره بالكامل |
Yeni doğmuş bir bebek en fazla 8-15 inçi görebilir. | Open Subtitles | إن أقصى ما يستطيع الرضيع أن يراه فقط على بعد 8 و 15 إنش |
İstatistikleri kendimize göre okuyarak oyuncuların, kimsenin göremediği değerini göreceğiz. | Open Subtitles | ونفهم الاحصائيات كليا بمجرد قراءته نرى التقييم الدقيق للاعبين في الوقت الذي لا يستطيع أحد غيرنا أن يراه |
Bu çocukların her biri onlardan başka kimsenin göremediği Drill adında... bir arkadaşı olduğunu iddaa ediyor. | Open Subtitles | لكن كلاً من هؤلاء الأطفال زعموا بأن لديهم صديق يدعي دريل الذي ليس فى مقدور أحد آخر أن يراه |
Dağın öbür tarafı Tek görebildiğiydi. | Open Subtitles | الجانب الآخر للجبل كان كل ما يمكن أن يراه |
Dağın öbür tarafı Tek görebildiğiydi. | Open Subtitles | الجانب الآخر للجبل كان كل ما يمكن أن يراه |
Ailem onu görmeli. | Open Subtitles | يجب أن يراه والدي |
Gördüğün şeyi hiçbir baba görmemeli. | Open Subtitles | ما رأيته لا يفترض لأي أب أن يراه |
Beyaz adamın karpuzu eve götürdüğünü görmesinden korktu. | Open Subtitles | يخشى أن يراه الرجل الأبيض وهو يحملها إلى المنزل. |
Ve başka insanların da görmesini istiyorum. | Open Subtitles | و أريد أن يراه الناس الأخرون |
Hyde ile ilgili görmemesi gereken bir şeyi görmüş | Open Subtitles | بالنسبه لهايد , لقد رأى شيئاً لم يكن من المفترض أن يراه |