Ama, aynı zamanda, mülteci kamplarında ölen dedelerim vardı. | TED | لكن أيضاً كان لي جد توفي في مخيمات اللاجئين. |
aynı zamanda da akne denen bir cilt sorunu vardı! | Open Subtitles | أيضاً كان لديه حالة جلدية تسمى بثور الشباب |
Beni tuvalete kadar takip eden bu adam aynı zamanda bana bir ültimatom veriyordu. | Open Subtitles | بعد أن اتبّعني إلى دورة المياه, هذا الشاب أيضاً كان يعطيني إنذاراً |
Ancak yanıt arayışı aynı zamanda kışkırtıcı ve zorlu olmuştur. | Open Subtitles | لكن أيضاً كان البحث عن الأجوبة مضنياً و مراوغاً |
Ve mantar aynı zamanda iyiliğin ve kötülüğün ağacıydı. | Open Subtitles | والفطر أيضاً كان شجرة الخير والشر |
Anlaşılan aynı zamanda eve dönüş töreninde başı çekecekmiş. | Open Subtitles | أجل، على ما يبدو أنه أيضاً كان سيصبح النقيب الأكبر في شيء ما يدعى "إستعراض العودة"؟ |
Ama aynı zamanda çok iyiydi. | Open Subtitles | ... و لكنه كان أيضاً كان أيضاً رائع جداً |
aynı zamanda çok sağlam bir futbol oyuncusuydu. | Open Subtitles | وهو أيضاً كان لاعب كرة قدم رائع. |
aynı zamanda çok sağlam bir futbol oyuncusuydu. | Open Subtitles | وهو أيضاً كان لاعب كرة قدم رائع. |
- Ama aynı zamanda reçetesi de vardı | Open Subtitles | لكن أيضاً كان لديه وصفة طبية |
Ama bu aynı zamanda bir Aydınlanma projesiydi. | Open Subtitles | "لكن هذا أيضاً كان مشروعاً لـ "التنوير |
Atalarımız, bu gemiyi kurtuluşumuz için yaptılar ama aynı zamanda bizim imtihanımız. | Open Subtitles | بنى أجدادنا الـ(آرك) ليكون خلاصنا و لكن أيضاً كان إختباراً لنا |
Fakat aynı zamanda hayatımızın en güzel anlarında da bizimleydi; düğün ve tatillerin her gün sıklıkla yaşadığımız kötü hava, geç kalma gibi moral bozucu şeylerle gölgelenmesinde olduğu gibi, o an çok kötü hissettirir ama sonrasında işler yoluna girdiğinde hemen unutulur. | TED | لكنه أيضاً كان معنا في أفضل لحظات حياتنا، المصاحبة للمناسبات الخاصة كالزفاف والإجازات غالباً يشوبها تلك حالات الإحباط اليومية -- الطقس السيء وتأخير السفر -- التي تشعرك بالسوء في لحظتها، لكنك في النهاية تنسى عندما تصبح الأمور على ما يرام. |