En karanlık saatlerimde beni devam etmeye iten de zaten senin inancındı. | Open Subtitles | هو كَانَ إيمانَكَ فيّ الذي أبقيَني في حالة إستمرارية في أسوأِ أوقاتي. |
Bir Amerikan senatörü olarak görevine devam mı edeceğini yoksa kariyerinin ortadan mı kalkacağını tayin edecek kadar büyük. | Open Subtitles | كبير بما يكفي لصنعِ الفارق بين إستمرارية مهامك كعضو مجلس شيوخ في الولايات المتحدة، أو تقليص مهنتك إلى العدم. |
Bugün sizinle refah hakkında, umutlarımız hakkında konuşacağım, paylaşılan ve devam eden. | TED | أود أن أحدثكم اليوم عن الإزدهار، عن آمالنا فى إستمرارية المشاركة فى هذا الإزدهار. |
Sadece hizmetimizin devam ettiğini göstermeye geldim. | Open Subtitles | أنا هنا فقط لأعرض عليكم إستمرارية خدماتنا |
Antrenmana devam edebilir miyim bilmiyorum. | Open Subtitles | لا أعرف إلى أي مدى بمقدوري الحفاظ على إستمرارية التدريبات |
Sonra sen Toronto'ya döndüğünde rastlaşmaları devam ettirme konusunda neredeyse çılgınlar gibi birbirimize e-postalar attık. | Open Subtitles | ومن ثم بدأنا بما كان أشبه بسلسلة محمومة من تبادل البريد الإلكتروني إزاء إستمرارية مقابلاتنا. |
diye sordu. Ve gelen ilk kişi, "Etrafımdaki en yakın çıkışa bakarım ve yavaşça geri giderim, eğer sesler hâlâ devam ederse, gözetmene haber veririm " diyor. | TED | وقال أول من دخل، "حسنا، سوف أبحث عن أقرب مخرج وسوف أخرج ببطء، وفي صورة إستمرارية الضجيج، سوف أتصل بالمشرف." |
- Haydi Saidi, yürümeye devam etsinler. | Open Subtitles | - يجيء، سعيدي، يبقيهم في حالة إستمرارية. |
Ve politikacılar bizi daha fazla borç tüketmeye, birikimlerimizi daha hızlı harcamaya çağırırlar, sadece şeytanın bacağını kırabilelim diye, büyüme odaklı ekonomiyi devam ettirelim diye. | TED | والسياسيين ينادون بإستمرار بسحب مزيد من الديون، وأكثر من ذلك أن نسحب من مدخراتنا الشخصية، هذا فقط لمجرد أن نستطيع أن نعود بالعرض على الطريق مرة أخرى، حتى نستطيع أن نحافظ على إستمرارية هذا النمو الإقتصادى. |