Mineral için ithalat ruhsatını iptal ediyorum. | Open Subtitles | سوف أمر بمنع أجراء رخصة إستيراد القطعة المعدنية. |
Mineral için ithalat ruhsatını iptal ediyorum. | Open Subtitles | سوف أمر بمنع اجراء رخصة , إستيراد القطعة المعدنية |
-"İthalat ihracat". Organize suç. | Open Subtitles | إستيراد تصدير , كم هي جريمة منظمة |
Evet, herkese söylediğim gibi tekrarlıyorum, işim nadir kitapları ithal edip satmak. | Open Subtitles | نعم، حسناً كما أخبرت كل واحد هنا مراراً وتكراراً، عملي هو إستيراد وبيع الكتب النادرة |
Yalnız, serbest çalışıyor, yurtdışından tarihi eşya ithal ediyor. | Open Subtitles | عازب، وذو مهنة حرة وقضى نصف وقته في إستيراد الفنّ القديم |
Amaç onları konuşturmak alkol ithalatı, eroin, ne olursa. | Open Subtitles | الفكرةبأننجعلهميتحدثون.. إستيراد الكحول، أو الهيروين و أمثالها |
- Şeker ithalatı işi üstüne ders aldın mı? | Open Subtitles | هل تدرس شيئاً عن أعمال إستيراد السكر ؟ لا |
Yasadışı ihracat yaparak gergedan boynuzu veya kaplan kemiği satın alıp akne ve iktidarsızlık gibi ölümcül dertlere deva olmak. | Open Subtitles | إستيراد بشكل غير قانوني لقرن خرتيت أو عظم نمر لعلاج حالات مميتة مثل حب الشباب والعجز الجنسي |
Eminim ki bazı yabancı yiyecek ve içeceklerin ithalatında kısıtlamalar olduğunu biliyorsunuzdur. | Open Subtitles | أنا متأكِد بأنكِ تعلمين أن هناك قيود على إستيراد الأطعمة والمشروبات الروحية الأجنبية |
İthalat-ihracat bu iş CIA'miş gibi duruyor. | Open Subtitles | إستيراد وتصدير، تبدو كواجهة لأعمال الإستخبارات المركزية |
İthalat/ihracat firmasına ait bir plaka izine ulaştım. | Open Subtitles | لقد تتبعت سيارة الدخيل إلى شركة إستيراد/تصدير |
İthalat - ihracat firması var. | Open Subtitles | إنّه يملك أعمال إستيراد وتصدير تجاريّة. |
Mafia babasının oğlu ithalat - ihracaç şirketi sahibi HR'ın peşinde olan FBI Ajanı tarafından sorgulanıyor. | Open Subtitles | ابن دون المافيا، مالك لأعمال إستيراد وتصدير تجاريّة، يتمّ استجوابه بواسطة عميل المباحث الفيدراليّة الذي يتصيّد الموارد البشريّة. |
Kendisinin SoHo'da halı ithalat işleri yaptığı bir dükkanı var. | Open Subtitles | إنه يدير عمل إستيراد سجاد " بواجهة محل في " سوهو إذاً واضح أنه رجل الشحن |
Hey, Şimdi meşru bir işim var. İthalat / ihracat. | Open Subtitles | أَنا شرعيُ الآن مستقيم، إستيراد / تصدير |
Tam bir şey söylemek çok zor. Nakit ağırlıklı bir iş olmalı, muhtemelen ihracat/ithalat. | Open Subtitles | يجب ان تكون شركة "تصدير أو إستيراد". |
Endüstriyel ithal malların ihracat gümrük tarifeleri ve nadir toprak elementleri ihracat kotaları. | Open Subtitles | إستيراد التعريفات الجمركية للبضائع المصنّعة وتصدير نسبة من العناصر النادرة |
Bu dönemde Joseon gümüşü Japonya'dan ithal ediyordu. | Open Subtitles | في هذا الحقبة، جوسون اعتمدت كُليًا على إستيراد الفضة من اليابان. |
Ayrıca ticari anlaşmaların bazen adaletsiz olduğunu düşünüyorlar, örneğin; NAFTA ve Trans-Pasifik Ortaklığı gibi. Çünkü bu ticaret anlaşmaları şrketlerin iş olanaklarının kaydığı ülkelerde ucuza üretilen malları Amerika veya diğer ülkelerin tekrar ithal etmesine izin veriyor. | TED | ويعتقدون أيضاً أن الإتفاقيات التجارية تكون غير عادلة في بعض الأحيان مثل: نافتا والشراكة عبر المحيط الهادئ، لأن تلك الإتفاقيات تسمع للشركات بإعادة إستيراد تلك السلع المنتجة بأسعار زهيدة إلي الولايات الأمريكية والبُلدان الأخرى التي أُخذ منها الوظائف. |
Avrupa'dan ecstasy ithalatı. Ayda 3 milyon dolar kazanıyorlar. | Open Subtitles | عمل "هيدرا" الأساسي هو "إستيراد حبوب النشوة من "أوربا |
- Özellikle Elma ithalatı. | Open Subtitles | -بشكل محدد، إستيراد التفاح |
Elma ithalatında sık olan bir durum. | Open Subtitles | لا بد أن ذلك تجارة إستيراد تفاح |
Bir tür ithalat-ihracat işine bulaşmıştı.. | Open Subtitles | تورّط في مسألة تصدير و إستيراد |