| tamir etmeye çalıştığında, bir dalgalanma oldu ve o patlamada buraya sıkıştı. | Open Subtitles | و عندما حاول إصلاحها حدث تأثير متعاقب و أصبح محبوساً في الإنفجار |
| Hey, adamı rahat bırak O haklı. "tamir yok " | Open Subtitles | أنت أترك الرجل بحاله إنه على حق لا يمكن إصلاحها |
| Kendisi tamir etmeye çalıştı ama bu sefer de penceresi açılmıyor. | Open Subtitles | بأي حال حاولت إصلاحها بنفسها والآن النوافذ لا تفتح ولا تغلق |
| - Düzeltebilir miyiz? | Open Subtitles | هل يمكنك إصلاحها فقط؟ |
| Tıpkı koridordaki o hiç tamir etmediğin gıcırdayan şey gibi. | Open Subtitles | كقطعة الخشب ذات الصرير في القاعة التي لمْ تستطع إصلاحها |
| Tam olarak öyle. Kanatların kurtarma paraşütü olmasının iki nedeni var: onları sonra tamir edebilmem için ve de kimsenin başına düşmesinler diye. | TED | تماماً: هناك باراشوت انقاذ للأجنحة لسببين: لكي أستطيع إصلاحها فيما بعد و خاصة لكي لاتسقط علي رأس أحد مباشرة. |
| Cep telefonu olsun, herhangi başka bir aygıt olsun, ne götürürseniz götürün tamir edebilirler. | TED | أي جهاز جوال، أي أداة تجلبها لهم، يستطيعون إصلاحها. |
| Taşocağındaki sırık şöminenizi benim tamir etmemi istediğinizi söyledi. | Open Subtitles | الرجل الطويل فى المحجر أخبرنى أن لديك مدفأة تريدين إصلاحها |
| Hayır, tamir etmeye uğraşacağıma tüm üniteyi değiştirmeyi tercih ederim. | Open Subtitles | كلا، أفضل إستبدال كامل الوحدة بدلاً من محاولة إصلاحها |
| Patlama olmadan tamir edilmesi daha akıllıca geldi. | Open Subtitles | لقد إعتقدت أنه من الحكمه إصلاحها قبل حصول الإنفجار |
| Onu evde tamir edemediniz buraya getirdiniz. | Open Subtitles | لم تستطع إصلاحها في بيتنا لذلك أحضرتها هنا |
| tamir edebiliriz ama çok uzun sürer. | Open Subtitles | يجب أن نكون ، قادرين على إصلاحها و لكنها ستأخذ منا ، الكثير من الوقت المهم ، يا سيدى |
| tamir et, yoksa başka yere gideceğim. | Open Subtitles | هل تستطيع إصلاحها أم أن على أن أذهب لمكان اّخر |
| Pozitronik matriksindeki faz değişimini tamir edemedik. | Open Subtitles | كان هناك تفاوت جانبيّ في مصفوفته البيزوترونية، والتي عجزنا عن إصلاحها. |
| Sadece dışından sökülmüş. Kolayca tamir edilir. | Open Subtitles | ما زالت الخياطة موجودة يمكن إصلاحها بسهولة |
| Gemimiz hasar gördü ve tamir edene kadar burada mahsur kaldık. | Open Subtitles | لقد تعطلت سفينتنا، فَرسونا هنا حتى نستطيع إصلاحها. |
| Düzeltebilir misin? | Open Subtitles | هل بوسعكَ إصلاحها ؟ |
| Bazı hatalar yaptı, ama onları düzeltmek için bize yardım ediyor. | Open Subtitles | لقد أخطأ بضعة أخطاء ولكنه يساعدنا على إصلاحها |
| düzeltmeye çalışmadığım büyük kusurlarım olduğu için kusura bakma! | Open Subtitles | اعذريني لأنّني لديّ عيوب هائلة لا أعمل على إصلاحها |
| Çünkü bu şehirde yanlış olan şeyler var ve ben bunu düzeltebilirim. | Open Subtitles | لأن المدينة ليست على مايرام وأعتقد أنه بإمكاني إصلاحها |
| Yani, aramızdaki şeyler o denli bozuk ki, tekrar düzeltilemez. | Open Subtitles | يعني أن الأشياء التي بيننا محطمة للغاية ولا يمكن إصلاحها |
| - Onarabilir misin? | Open Subtitles | هل ستكون قادراً على إصلاحها ؟ |
| Dün üçIü baypas yaptım, ısıtıcıyı da onarabilirim. | Open Subtitles | لقد أجريت مجازة ثلاثية بالأمس أعتقد بإمكاني إصلاحها |