- Dur, canım, kızma. Şapkalar hoşuna gitmezse, istediğin zaman geri iade edebilirsin. | Open Subtitles | إذا لم تعجبك تلك القبعات فيمكنكِ دائماً إعادتهم |
İade almıyorlar. | Open Subtitles | نعم ، اشتريت التذاكر عبر الإنترنت لا يمكن إعادتهم |
Birleşik Devletler Anayasasının Kısım 2, Madde 4'ü uygulanarak tüm kaçak köleler sahiplerine iade edilmesi gerektiğini söyler. | Open Subtitles | المادّة 4 الفقرة 2 لدستور الولايات المتّحدة، جميع العبيد الفارّين ينبغي إعادتهم لمالكيهم. |
Dante evde hasta yatıyorken getirmek istemedim. | Open Subtitles | لَمْ أُردْ إعادتهم للبيتِ ذلك أن دانتي كان مريضا |
Amacımız bu insanları sağ salim eve geri getirmek. | Open Subtitles | الهدف هو إعادتهم إلى منازلهم سالمين |
Bir saniye içinde, bir kalp atışı süresinde, sonsuza kadar gider ve bunu değiştirmek ya da geriye getirmek için yapabileceğin hiçbir şey olmaz. | Open Subtitles | في جزء من الثانية ورفة عين... يختفون إلى الأبد. ولا يسعك فعل شيء لتغيير ذلك أو إعادتهم. |
Onları iade etmem gerek. | Open Subtitles | على أي حال أحتاج إلى إعادتهم ضرورى. |
Savaş bittiğinde de onları size iade ederim. | Open Subtitles | وعندما تنفضُ الحرب أستطيع إعادتهم إليك |
Maddesi uyarınca derhal iade edilmeliler. | Open Subtitles | يجب أن تتم إعادتهم بأقصى سرعة |
İade etmem gerek. | Open Subtitles | علي إعادتهم |
Burrows ve Scofield'ı Fox River'a bizzat getirmek için oraya büyük bir ekip gönderiyorlar. | Open Subtitles | سيرسلون فريقاً ضخماً لعندكم (من أجل اعتقال (بوروز (و (سكوفيلد)، و إعادتهم إلى سجن (فوكس بشكل شخصي |
Belki onları eve geri getirmek bizim görevimiz. | Open Subtitles | ربما علينا إعادتهم للديار. |
Hepsi tehlikede olabilir. Onları eve getirmek zorundayız. | Open Subtitles | {\pos(190,200)}قد يكونون في خطر وعلينا إعادتهم للديار |