Ama eğer iyi bir araştırmacı olmak istiyorsan, benimle konuş. | Open Subtitles | ولكن إذا أردتِ أن تكونى مراسله صحفيه جيده تحدثي إلىّ |
Tıpkı tüm geceyi benimle konuşmadan geçiren bir adam gibi. | Open Subtitles | مثل رجل يظل طوال الليل . بجوارى ولايتحدث إلىّ |
Dönüşün ve insan yaşamının kutsiyetini koruman şerefine yani benimkinin seni bu gece benimle yemek yemeye davet ediyorum. | Open Subtitles | الآن على شرف وصولك وحمايتك لقدسيّة الحياة البشريّة، خصوصاً حياتى أودّ دعوتك للإنضمام إلىّ لتناول العشاء الليلة |
- O bir yanlış anlaşılmaydı. - Bana bakın. | Open Subtitles | ـ اسمعى، كان مجرّد سوء تفاهم ـ انظر إلىّ |
benimle sanki nasihata ihtiyacım varmış gibi konuşan bu adam da kim? | Open Subtitles | من هذا الشخص الذى يتحدث إلىّ و كأننى أحتاج نصيحته؟ |
Esprili olmayı planlıyorum. benimle konuşmayan herkesle alay edeceğim. | Open Subtitles | إنني أخطط للسخرية من كلّ الذين لن يتحدّثوا إلىّ |
İlki, seninle konuşmuyorlar, benimle konuşuyor. | Open Subtitles | مبدأياً هم يتحدثون إلىّ أنا لا يتحدثون إليك |
Öyle görünüyor ki, benimle konuşmayı başaramayınca size ulaşmış. | Open Subtitles | يبدو إنه عندما لا يمكنه التحدث إلىّ يصل إليك أولا |
Ufaklık beni vurdu. benimle oynaşamaz. | Open Subtitles | صبى لعين أطلق على الرصاص إنه لن يتحدث إلىّ اطلاقا |
Ufaklık beni vurdu. benimle oynaşamaz. | Open Subtitles | صبى لعين أطلق على الرصاص إنه لن يتحدث إلىّ اطلاقا |
benimle konuşmaya devam et Tom, bebeğim? | Open Subtitles | إستمر بالتحدث إلىّ يا توم حسناً حبيبى إننى هنا |
Bunu ben yapmalıyım. Yalnız gidersem benimle konuşur. | Open Subtitles | يجب أن أفعل أنا ذلك سيتحدث إلىّ اذا ذهبت وحدى |
Şimdi mumyayla bağlantı kurup anahtarı benimle paylaşmayı kabul edecek mi bir bakacağım. | Open Subtitles | الآن سأحاول أن أنشئ إتصال مع المومياء لمعرفة ما إذا كان يوافق على يعهد إلىّ بالمفاتيح |
O illetten arındığında benimle konuş diyorum! | Open Subtitles | لقد قلتُ أن لك أن تتحدثى إلىّ بعد أن تنظفى نفسك |
Eğer bana anlatamayacağını düşündüğün bir şey varsa benimle konuşabileceğini bilmeni istiyorum. | Open Subtitles | لو كان هناك شئ تشعرين أنه ليس بإمكانك إخبارى به أريدك فقط أن تعرفى أنه بإمكانك التحدث إلىّ |
Bir an "senden nefret ediyorum, benimle konuşma" durumundadırlar sonra beş dakika yalnız kalabildikleri her kuytu köşede hummalı bir şekilde oynaşırlar. | Open Subtitles | فى بادئ الأمر "أكرهك، لاتتحدث إلىّ" ثم بعد ذلك، يتحسسان بعضهما بجنون فى أى مكان مظلم يجدانه حتى يكونا وحدهما لخمس دقائق |
benimle bir cam parçası aracılığıyla konuşup büyük ninemin doğduğu gezegende artık hayatta kalamayacak bedenime bakıyorsunuz. | Open Subtitles | لا ؟ أنتِ تتحدثين إلىّ من داخل خزان من الزجاج أنتِ ترين أن جسدي لا يُمكنه النجاة بعد الآن |
- Kızlar bundan bahsedip duruyorlar. - Bana anlatmıyorlar ama. | Open Subtitles | ـ الفتيات قد تحدثوا عنه ـ لم يتحدثوا إلىّ |
Delikanlıyı Amerika'ya gönderdim, bak ne olarak geri döndü. | Open Subtitles | أرسلتُ هذا الصبىّ إلى أميريكا. انظر كيف عاد إلىّ. |
- Var olanları bile bilmiyordum. - Beni dinle. | Open Subtitles | ـ لم أعلم حتى بشأن تواجد رمز المنطقة ذلك ـ استمعي إلىّ |
Yüzüme öyle bir baktı ki "Hepsini iç" diyecek sandım. | Open Subtitles | ولقد نظرت إلىّ وشعرت أنها تريدنى أن أختبر ذلك، بدت وكأنها تريدنى أن أتذوق المزيد |
Ethan, beni dinle. Bu, çok kötü bir fikir. - Çok ciddi bir şeyle karşı karşıyasın. | Open Subtitles | استمع إلىّ, هذه فكرة سيئة أنت تتعامل مع شخص خطير جداً |
Alamam, onun elleri benim için çok değerli. | Open Subtitles | كلا ، لا أستطيع. إن يداه هامة بالنسبة إلىّ. |
birden bana döndü ve "biliyor musun o genç aktörler ne yaptı?" | TED | ثم إلتفتت إلىّ قائلة، "و تعلم ماذا فعل هؤلاء الممثلون الصغار؟ |