Ekonomi üzerindeki bu tehlikeyi gördükten sonra, bu soruna bir çözüm bulmamız gerektiğini düşündüm. Tüm bunlara yaklaşımım bu. | TED | وبالتالي بالنظر إلى هذا الخطر على الاقتصاد، فكرت أننا في حاجة إلى حل لهذا المشكل. هذه مقاربتي لكل هذا. |
Bu işe avukat karıştırmadan daha yaratıcı bir çözüm bulamaz mıyız? | Open Subtitles | هل يمكننا إخراج المحاميين من الأمر والتوصل إلى حل أكثر إبداعاً؟ |
Bir mühendis için çılgın derecede yüksek teknoloji içeren bir çözüm bulma fikri kışkırtıcı tabi ama yağmur ormanındasınız. | TED | ومن المغري حقًا لمهندس أن يصل إلى حل تكنولوجي فائق الجنون. ولكن في الواقع، أنت في غابات مطيرة. |
Ve gücenmiştim çünkü kendim çözme şansı bulamadım. | Open Subtitles | وقد غضبت لأنني لم أجد فرصةً للتوصل إلى حل بنفسي |
Senatonun bir üyesi olarak belki bu karışıklığı çözmek için diplomatik bir çözüm bulabilirim. | Open Subtitles | كعضو في مجلس الشيوخ ربما يمكنني التوصل إلى حل دبلوماسي لهذه الفوضى |
Her neyse en sonunda bir çözüm yolu bulduk. | Open Subtitles | على أيّة حال، توصّلنا إلى حل. |
Ve biz burada, 15 bin okul için bir çözüm arıyorduk. | TED | وهنا، كنا نبحث للتوصل إلى حل ل15،000 مدرسة. |
Eminim buna bir çözüm bulabiliriz beni araması yeterli. | Open Subtitles | بالتأكيد يمكننا التوصل إلى حل إن عاود الأتصال بي شكراً |
Bizler erkeğiz bayım. Anlaşmazlığa düştüğümüzde, hemen bir çözüm buluruz. | Open Subtitles | إننا رجال، سيدي، حين نختلف نتوصل إلى حل فوري |
Bu soruna bir çözüm bulmak için bana ilham verdi. | Open Subtitles | لقد ألهمتني للوصول إلى حل للمشكلة برمتها |
Çok güzel, Dördüncü Duvar delici güçlerim bu aletin yetersiz iç mantığıyla birleşip aşırı basit bir çözüm bulmama yardımcı olacak. | Open Subtitles | جيد، قواي المخترقة للجدار الرابع مجتمعة مع إنعدام المنطق بهذا العالم يجب أن تسمح لي بالوصول إلى حل مبسط |
İki taraf için de adil olacak bir çözüm bulabiliriz belki. | Open Subtitles | قد يكون بإمكاننا الوصول إلى حل يرضي الطرفين. |
Tek istediğim bu petrol krizine uygun bir çözüm... | Open Subtitles | أريد أن نكون واثقين من أننا .. سنصل إلى حل منطقي لأزمة النفط |
Bunun anlamak için işe koyuldum ve sonunda bir insanın modelini yapabilmek için sadece şunlara ihtiyaç duyacağım yeni bir çözüm buldum: kişinin mevcut fotoğrafları ve videoları. | TED | لذا صممت على معرفة إن كان ذلك ممكناً وفي النهاية توصلت إلى حل جديد يمكنه بناء نموذج لشخص باستخدام ما يلي فحسب: صور وفيديوهات فعلية للشخص. |
Ve böyle sağlam, makul fiyatlı araçlar önemli olmakla birlikte, durağanlığa kapsamlı bir çözüm için daha ileri gidilmeli. | TED | ورغم أن سيارات مقاومة وميسورة التكلفة كهذه تُعتبر من الأساسيات، فنحن لا نزال في حاجة إلى حل أشمل لتحقيق المزيد من الحركية. |
Eğer biraz daha yavaş olabilirsem biliyorum bir çözüm bulabilirim. | Open Subtitles | ... إذا استطعت أن أتمهّل قليلاً أعرف أن بإمكاني التوصّل إلى حل |
Danışmanları Washington'da bir çözüm önerisi getirmeye çalışıyordu. | Open Subtitles | في واشنطن، حاول مستشاروه التوصل إلى حل |
Ve gücenmiştim çünkü kendim çözme şansı bulamadım. | Open Subtitles | وقد غضبت لأنني لم أجد فرصةً للتوصل إلى حل بنفسي |
Bu kadar çok parayı nereden bulabileceğimi çözmek için bütün gece uyumadım. | Open Subtitles | لقد أمضيت طوال الليل أحاول أن أصل إلى حل يجعلني أستطيع توفير ذلك المبلغ الكبير |
- bir çözüm yolu buluruz. | Open Subtitles | -يمكننا التوصل إلى حل |