Beni Em City'ye yolla, ve karşılığında senin gözlerin ve kulakların olurum. | Open Subtitles | أعِدني إلى مدينة الزمرد و في المُقابِل، سأكونُ عيونكَ و آذانُكَ هُناك |
Ben düşünüyorum da büyük eski bir araba kiralayıp, Atlantic City'ye gidebiliriz. | Open Subtitles | لذا أعتقد بأنّنا يجب أن نستأجر سيارة كبيرة قديمة إلى مدينة اتلنتيك |
Biz Soda City'e gitmeye çalışıyoruz, sanırım bir kaç yüz kilometre kuzeyde. | Open Subtitles | نحن نحاول الوصول إلى مدينة صودا , زوج مائة شمال أميال، أعتقد. |
Vayhue, Em City'e transfer için bekliyorsun. | Open Subtitles | فايهو, أنت تنتظر هُنا لنقلك إلى مدينة إم |
Ve şimdi de yeni fikirlerini ve mınçıkalarını Gotham Şehri'ne getiriyor. | Open Subtitles | والآن هي تجلب أفكارها الجديدة و نونشوكس لها إلى مدينة جوثام. |
Yeni bir şehre geliyorsunuz ve beyniniz bu yeni yerin anlamını kavramaya çalışıyor. | TED | وصلت إلى مدينة جديدة، وعقلك يحاول أن يكوّن فكرة عن هذا المكان الجديد |
Otobüsü Keta'ya kadar sürecek yeni bir şoför bulmamız gerekiyordu. | Open Subtitles | فكان علينا إيجاد سائق حافلة أخر ليقلنا إلى مدينة كويتا |
Yeni evim, Şanghay, hızlı bir şekilde gökdelen şehrine dönüşüyordu. | TED | شنغاي، منزلي الجديد، كانت تتحول بسرعة إلى مدينة ناطحة سحاب. |
Hindistandaki kutsal şehir Varanasi'ye, Hinduların ölümden sonrasına nasıl devam ettiklerini öğrenmeye geldim. | Open Subtitles | قدِمت إلى مدينة فاراناسي المقدسة في الهند لمعرفة كيف ينتقل الهندوس بعد الموت |
Peki neden onu ziyaret etmek için hafta sonları Atlantic City'ye gidiyorsun? | Open Subtitles | إذا لماذا تذهب إلى مدينة أطلنطا بين عطلة نهاية أسبوع وأخرى لزيارتها؟ |
Ve orada Soda City'ye gidiyorum diye yazıyordu. | Open Subtitles | وهو قال بأنه كان على طريقه إلى مدينة الصودا. |
Hanlon'ı tekrar Em City'ye mi getirirler? | Open Subtitles | تَعتقِد أنهُم سيُعيدونَ هانلون إلى مدينة الزُمُرُد؟ |
Tanrım, tekrar Em City'ye geleceğimi düşünemezdim. | Open Subtitles | يا إلهي. لَم أعتقِد أبداً أني سأَكونُ مُتحمساً للعودَة إلى مدينة الزُمُرُد |
Kahretsin, bu Em City'e döneceğim anlamına mı geliyor? | Open Subtitles | اللعنة، هل هذا يعني أني سأعودُ إلى مدينة الزُمُرُد؟ |
Em City'e döneceğim, ve o pislikler öğrenecekler. | Open Subtitles | أعودُ إلى مدينة الزُمُرُد و يعرفُ أُولئكَ الحقيرين بالأمر |
McManus, kardeşimi Em City'e transfer etmeni istiyorum. | Open Subtitles | ماكمانوس، أُريدُكَ أن تنقُلَ أخي إلى مدينة الزُمُرُد |
Sadece iki cadı, Zümrüt Şehri'ne yürüyüp Büyücüyü görevden alamaz. | Open Subtitles | ساحران لن يذهبا فحسب إلى مدينة زمُردة وإطاحة العرٌاف لوحده |
Gel, Freder! Hala İşçiler Şehri var elimizde. | Open Subtitles | هيا يا فريدر , مازال علينا أن نذهب إلى مدينة العمّال |
Öğle yemeğinden sonra başka bir şehre gidiyoruz. Yarın döneceğim. | Open Subtitles | سنذهب إلى مدينة أخرى بعد الغداء لكنني سأعود في الغد |
Ve de yapmayan kişinin olayı açıklığa kavuştu, yeni bir şehre taşınmıştı ve yeni bir işe girmişti. | TED | والذي لم يفعل, تبين أنه, انتقل مؤخرا إلى مدينة جديدة وأستلم وظيفة جديدة. |
ya onu her yeri kutsanmış bir şehre gönderirsek? | Open Subtitles | ماذا لو أرسلناه إلى مدينة كل إنش من أرضها مكرس لخدمة الرب؟ |
Görünüşe göre, yıkım eki Chengyi şehrine ulaştığında 30.000 kişilik Qi ordusu ilerleme fırsatını ele geçirecek ve dünyayı kaosa sürükleyecek. | Open Subtitles | على ما يبدو حملة هدم مرة واحدة تصل إلى مدينة شانجي جيش كي سيغتنم الفرصة للزحف في بجيش من ثلاثون الف |
Bu adam bir kaçak. Şehre gidiyor. Büyük bir şehir. | Open Subtitles | هذا الرجل فار وسيتجه إلى المدينة إلى مدينة كبيرة |
Daha sonra ise de epey yaşlı bir Rus uçağı ile medeniyetin son noktası olan Khatanga adlı bir kasabaya uçtuk. | TED | ومن ثم، قمنا باستئجار طائرة روسية قديمة جداً لتطير بنا إلى مدينة تدعى كاتنقا، والتي تعتبر نوعاً ما آخر نقطة للحضارة. |
New York, Brookfield'in ufak kasabasına sirk yeni gelmişti. | TED | وقد وصل السيرك للتو إلى مدينة بروكفيلد الصغيرة، نيويورك |