Bütün dikkatini, bulabildiğin bütün resmi, gizli görevlere dair istihbarat toplamaya ver. | Open Subtitles | التركيز فقط على عمليات جمع أي إنتل متوافرة عن العمليات السرية الرسمي. |
Bayım, istihbarat bölümü çetenin içeride olduğunu doğruladı; fakat cinayet masası da olayın içinde olacak. | Open Subtitles | تكلم أكدت إنتل أنهم متواجدون في المبنى لكن قسم التحقيقات الجنائية يعترض طريقنا مجدداً |
Kariyerimi riske attığım istihbarat nedir? | Open Subtitles | ومن الذهاب الى تكون جاهزة في غضون شهر. ما هو هذا إنتل لقد خاطر مسيرتي عنه؟ |
Sonrasında İntel ortalama elektronik tablonuzun her 27.000 yılda bir hatalı olabileceğini söyledi. | TED | وقد ذكرت إنتل بأن معدل جداولك ستتعرض الى خلل مرة كل 27000 عام. |
Bu geçen sene, Intel Uluslararası Bilim ve Mühendislik Fuarını kazandım. | TED | في العام الماضي، فزت بجائزة شركة إنتل العالمية للعلوم والهندسة. |
İstihbarata göre yalnız yaşıyorlar. | Open Subtitles | ، إنتل" قال إنها تعيش هنا وحدها" لديها إثنين من الإناث أحداث |
Amca Eddie'nin istihbaratı vardı ve bunu Malvado'nun operasyonuna sızmak için kullanabilirdik. | Open Subtitles | العم ايدي قام بوضع إنتل لنتمكن من استخدامها لاختراق عملية ميلفادو |
Çünkü bizim istihbaratımız hazır olmaktan bayağı uzak olduğunu söylemişti. | Open Subtitles | وقد يا رفاق الشد مع؟ Cecause وقال لدينا إنتل لم يكن في أي مكان بالقرب جاهزة. |
Yeni istihbarat geldi 90 dakika önce Grozni dışında bir zırhlı askeri bölük ayrılmış | Open Subtitles | تلقينا إنتل أن فرقة مدرعة غادرت قاعدة عسكرية خارج غروزني حوالي 90 دقائق مضت. |
İstihbarat füzeyi Ishim Nehri'ndeki kullanılmayan bir Sovyet Deniz Üssü'ne kadar takip etti 100 hektar büyüklüğünde ve 47 depo içeriyor. | Open Subtitles | تعقب إنتل الصاروخ إلى قاعدة بحرية السوفيتية المهجورة على نهر إيشيم، تحتوي على 47 مستودعات على مساحة 100 هكتار. |
- Kötü adamlar güvenlik güçlerinin kendilerinden haberdar olduğuna dair istihbarat almış olmalı. | Open Subtitles | الأشرار يجب أن كنت حصلت إنتل كان ذلك إنفاذ القانون مخالف للواقع. |
Eğer başka bir saldırı olacaksa... ve oraya McCarthy'den önce varırsak, olarak bir istihbarat madeniyle karşı karşıya olacağız. | Open Subtitles | ,لو كان هناك هجوماً آخر و نحن أدركناه قبل مكارثي، ونحن نبحث .في منجم ذهب محتمل من إنتل |
Bu görevde CIA'den, istihbarat ve yardım alacağız. | Open Subtitles | سيتعين علينا إنتل والمساعدة من وكالة المخابرات المركزية في هذه المهمة |
O kadar imkansız yerlere ulaşıyor ki istihbarat camiası varlığına bile inanmıyor. | Open Subtitles | ومن قاتل فتكا حتى أنها قادرة على الوصول إلى الأهداف في هذه المواقع المنبوذين أن المجتمع إنتل لا يؤمن حتى كان موجودا. |
Bundan yaklaşık 20 yıl önce, Haziran 1994'de İntel Pentium çiplerinin çekirdeğinde bir üretim hatası olduğunu duyurdu. | TED | قبل 20 عامًا، في يونيو 1994، أعلنت شركة إنتل أن هناك خللًا في تصميم شريحة بنتيوم الخاصة بها. |
İntel onlara bu çipleri verdiği için sessiz kalmayacaklardı. | TED | لن يقفوا صامتين ازائه كون إنتل هي من زودهم بهذه الشرائح. |
İnsanlar talepleri için yürüdüler-- tamam, tam olarak böyle değil-- ama ayaklandılar ve İntel'den hatayı düzeltmesini istediler. | TED | خرج الناس في مسيرات يطالبون مهلًا، ليس ذلك ماحدث بالضبط ولكنهم وقفوا وطالبوا بأن تصلح إنتل هذا الخلل. |
Ve İntel 475 milyon dolarlık bir bütçeyi milyonlarca çipin değiştirilmesi için kullanılmak üzere ayırdı. | TED | فخصصت إنتل 475 مليون دولار أمريكي لتمويل عملية تبديل وتغيير ملايين الشرائح وإصلاح الخلل. |
İstihbarata göre şehir dışında bir fabrika. | Open Subtitles | إنتل يشير إلى مصنع خارج المدينة. |
İstihbarata göre Arias'ın elinde artık B.O.S. da var. | Open Subtitles | وتقول شركة إنتل إن أرياس بات الآن في حوزة شركة B.O.W.، |
İşleri kötüleştirirsek istihbaratı da tehlikeye atabiliriz. | Open Subtitles | ونحن تخاطر سيئة إنتل إذا ننتقل مسامير. |
- Ama istihbaratımız bize bir kaynak noktası verdi. | Open Subtitles | - اه، ولكن لدينا إنتل قدم لنا مصدر نقطة. |