Asla eskisi gibi olmayacak; ama bu da bir başlangıç. | Open Subtitles | أعني إنه لن تكون أبدا كما كانت الأمور ولكنها بداية |
Ve itiraf etmem lazım ki benim seyircimi Asla kendine bağlayamaz. | Open Subtitles | كما أنظر إلى مؤدى فى عرضى و يجب على أن أقول إنه لن يظهر على جمهورى |
Bizi mahkemeye vermez! Onu böyle ortalığa atmak bize neye mal olur ki? | Open Subtitles | إنه لن يقاضينا، ماذا يتطلب لجعله شخصية شعبية؟ |
Gidip 17 yaşındaki hastasıyla yatacak değil ya. | Open Subtitles | إنه لن يمارس الجنس مع فتاة مريضة في الـ 17 من عمرها |
Kendi kendini yok etmeyecek. Hadi ! Neredeyse ulaştık ! | Open Subtitles | إنه لن يدمر نفسه هيا ، لقد إنتهينا تقريبا |
Ne fark eder, adam ifade vermeyecek, hele hele karısı ve oğlunun başına gelenleri öğrendikten sonra. | Open Subtitles | هذا لا يهم إنه لن يشهد ليس بعد ان عرف ما حصل لزوجته و ابنه يمكنك إذاً ان تنهي انعقاد هيئة المحلفين أيضاً |
Asla fark etmez. Elleriyle yemek yiyor, domuz herif! | Open Subtitles | إنه لن يفتقد ذلك إنه يأكل بأيديه , الخنزير |
Asla senin için karısından ayrılmaz. Bunu Asla yapmazlar. | Open Subtitles | إنه لن يترك زوجته من أجلك إنهم لا يفعلون ذلك |
Asla eski haline dönemeyecek, değil mi? | Open Subtitles | إنه لن يستطيع تجميع نفسه مرة أخرى, أليس كذلك؟ |
Senin şöhretin var. Sana Asla dokunmazlar. | Open Subtitles | مع شهرتك هذة وسمعتك إنه لن يستطيع أن يمسك |
Emin olun memur bey... eğer beni bu seferlik bırakırsanız bir daha Asla olmayacak. | Open Subtitles | يمكنني أن أطمأنك أيها الضابط إذا رأيت طريقك واضّح لإعطائي إستراحة، إنه لن |
Chappelle'i duydun. Jack'e olduğunu bilirse bize helikopter vermez. | Open Subtitles | لقد سمعت ما قاله شابيل إنه لن يدعنا نرسل المروحية اذا عرف بأنا لجاك |
Kızı yalnız bırakma, eğer tahtla ilgili isteklerinden vazgeçersen trol ona zarar vermez. | Open Subtitles | لا تتركها إنه لن يآذيها لكن فقط إذا تركت أيّ إدّعاءات بأن العرش لك |
Hayrına toprakları geri verecek değil ya! | Open Subtitles | إنه لن يعيد لها أراضيها على سبيل الإحسان. |
Beni orada zorla tutacak değil ya. | Open Subtitles | إنه لن يجرؤ محاولة إبقائي هناك بالقوة |
Kimseyi rahatsız etmeyecek. Sadece seyretmek istiyor. | Open Subtitles | إنه لن يزعج أحداً إنه يريد المشاهدة فقط |
Hadi, gel. Yardım etmeyecek. Korkuyor. | Open Subtitles | هيا بنا، إنه لن يساعدنا إنه خائف |
Maliyeti çok olmayacak ve bu yatırımın geri dönüşü de çok büyük. | TED | إنه لن يكلف الكثير، والعائد من هذا الاستثمار ضخم. |
Dedektif aşağıda polisi bekletecek. Adamın bir şansı olmayacak. | Open Subtitles | سيكون المفتش والشرطة فى الأسفل . إنه لن يترك له فرصة |
Bizi evinde öğle yemeğine davet etti. Bebeği kolay vermeyecek. | Open Subtitles | سيطهو لنا الغداء في شقته الجديدة إنه لن يتخلى عن تلك الطفلة بسهولة |
Bana babamı geri vermeyecek. Ne var biliyor musun? | Open Subtitles | إنه لن يعيد إلي والدي, أتعلم هذا؟ |