Sonra ona babasının genç ve güzel... bir kız olan Susan Wells'e nasıl aşık olduğunu anlatmaya başladım. | Open Subtitles | ثم قررت ان اخبر بادي كيف ان اباه وقع في الحب عندما كان شابا صغيرا مع فتاة جميلة اسمها سوزان ويلز |
Her tarafına o elektrodlardan yerleştiriyorlardı. O da babasının nerde olduğunu merak ediyordu. | Open Subtitles | لقد وضعوا تلك الاقطاب عليه و ظل يتسائل اين اباه |
Ama yakında ona, babasının insanlarının onu kabul etmediğini anlatmak zorundayım. | Open Subtitles | لكن قريباً سأقول له ان شعب اباه لا يتقبله |
Çocuk babasını kaçırmaya kalkmış da, tekne devrilmiş ve boğulmuşlar gibi görünecek. | Open Subtitles | سأجعل الامر يبدو كأن الفتى حاول أن ينقذ اباه فغرقا معا |
Bir çocuğun babasını kaybetmemesi gerekir. | Open Subtitles | ا فقد الطفل اباه هذا ليس من المفترض حدوثه |
- Evet. Küçük Alan Parrish. Bence Babası öldürdü. | Open Subtitles | ألان باريش الصغير أنا أقول أن اباه هو من فعلها |
Benimle sadece annem babasına yardım edecek diye tekrar bir araya gelecekti. | Open Subtitles | لقد انفصلنا ! كان سيرجع الي لكن فقط اذا ساعدت أمي اباه |
babasının çok içtiğini söylemeye çalışıyordu galiba. | Open Subtitles | اعتقد ان ما كان يريد ان يقوله هو ان اباه كان يشرب قليلا |
Sadece babasının verdiği altın mürekkep hokkası ve hep masasında bulundurduğu gümüş kâse. | Open Subtitles | محبرته فقط. المحبرة الذهبيه التي اعطاه اباه ايها، و وعاء فضي كان يحتفظ به علي مكتبه. |
Ona bu adamı tanıyıp tanımadığını ya da babasının işiyle ilgili bir bilgisi olup olmadığını sor. | Open Subtitles | اساليه اذا عرف هذا الرجل او اى شىء عن .عمل اباه |
Ayrıca babasının ismini tüm halka açık anıtlardan sildirmiş ve kazıtmıştı. | Open Subtitles | وأيضا مسح اسم اباه و ازاله من كل المنحوتات |
Amenhopis'in babasının adını abidelerden sildirmek için iki açık nedeni vardı. | Open Subtitles | الرابع كما أفضل أن أسميه بازاله اسم اباه من العربات |
Oğluma babasının vurulduğunu nasıl söyleyeceğim? | Open Subtitles | كيف أقول لأبني أن اباه قد أُصيب بعيار ناري؟ |
Herkes babasını dedesini öper yani. | Open Subtitles | لأن المرء, يقبل اباه أو جده فقط يجب أن يكون ذلك عاديا اذا |
Mike nihayet babasını Şükran Gününe davet etmek için gitmişti. | Open Subtitles | اخيرا مايك ذهب الى اباه لدعوته لقضاء العيد |
Kendimi babasını yakalayan adamlardan biri olarak göstermeme gerek yok. | Open Subtitles | لا حاجة بالنسبة لى للذهاب لهناك و الاعلان عن نفسى كالشخص الذى يطارد اباه |
Önce annesini sonra babasını kaybetmek onu daha dengesiz bir hale getirdi. | Open Subtitles | خسارة امه ثم اباه جعله عدم استقراره يتزايد |
babasını, dostlarını tanırım de, mesela, kendisini pek tanımam de. | Open Subtitles | وتقول"اني اعرف اباه واصدقاءه واعرفه هو معرفة جزئية |
Samuray'ın yolu çocuklar için çok zor. babasını özlüyor. Ve buna sebep olduğum için de öfkeli. | Open Subtitles | طريق الساموراي صعب على طفل فقد اباه |
Kimilerine göre de, Babası Almanmış. | Open Subtitles | من المفترض ان يكون تركيا البعض يقولون ان اباه الماني |
Anne ve Babası çok kötü bir adam tarafından öldürülmüştü. Hatırladın mı? | Open Subtitles | اباه وامه قتلا من قبل اشخاص سيئين , اتذكر؟ |
Ortada firil firil dönen bunca bumerangin ardinda sen annesi ve Babası için ağlayan, ufacık bir çocukmuşsun. | Open Subtitles | ان خلف كل تلك العاصفة واشارات الوطواط انت فقط طفل صغير فى ملابس للعب يبكى طالبا اباه وامه |
babasına bir canavar hastalık bulaştırdı. | Open Subtitles | ان اباه كان مصاب من قبل الوحش |