Bizi daha az savurgan yapacak ve azota bağımlılığımızı düşürecek kararlar almalıyız. | TED | نستطيع اتخاذ قرارات نكون بها أقل استهلاكًا وأقل اعتمادًا على النيتروجين، |
ve eğer bir gün peynir ve çikolatanın daha iyi kararlar vermemizi sağladığını söyleyebilirsek, buna ben de varım. | TED | و ان كان بإمكاننا في يوم ان نقول ان الجبن و الشوكولاته تساعدان في اتخاذ قرارات صائبة، فانا اول الموافقين |
çok işe yaramış olabilir. Hayatta kalmak için kısıtlı bilgiyle doğru kararlar vermemiz gerekiyordu | TED | في غالب التاريخ البشري، اعتمد البقاء على اتخاذ قرارات سريعة بمعلوماتٍ محدودة. |
Yani tahmin edebilirsiniz ki, anlık karar vermek zorunda olan polis memurları için bu fazlasıyla zarar verici olabilir. | TED | وهكذا يمكنكم تخيل، رجال الشرطة الذين عليهم اتخاذ قرارات فورية يمكن أن تكون في مركز صنع القرارات الضارة جدًا. |
Dışarıda seçimler yapman gerek. Oğlunu yanında götürmek seçimlerini değiştirecek. | Open Subtitles | بالخارج، عليك اتخاذ قرارات وبوجود ابنك معك، ستغيّر طريقتك لاتخاذها |
Bugün tartışacağım şey ise, iyi muhakeme edebilmenin, tutarlı öngörülerde bulunmanın, iyi kararlar vermenin, çoğunlukla hangi zihniyette olduğunuz ile ilgili olması. | TED | الذي سوف أتحدث عنه اليوم هو كيف أن التمتع بحكم جيد، توقع تنبؤات دقيقة، اتخاذ قرارات جيدة، متعلق أساسًا بعقليتك. |
Tabii ki daha iyi kararlar almamız için bilgisayar kullanabiliriz, kullanmalıyız da. | TED | نعم، نحن نستطيع ويجب علينا أن نستخدم الحساب ليساعدنا على اتخاذ قرارات أفضل. |
Bu yüzden bir sınıf öğretmeni olarak her zaman saniyelik kararlar vermek zorundayım. | TED | كأي معلّم فصل دراسي، يتعينُ عليّ اتخاذ قرارات لحظية طوال الوقت. |
Ama bu stratejiler bizim daha iyi bilgi edinmemizi sağlayabilir ve bizi gerçek hayata dair kanıt odaklı kararlar vermeye yönlendirebilir. | TED | ولكن نأمل أن هذه الأدوات تساعد على إبقائنا مطّلعين وقادرين على اتخاذ قرارات مفيدة حول واقعنا المشترك. |
Keskin kararlar vermekten hoşlanmam Spencer ama onun senin için doğru kız olduğunu, gerçekten düşünüyor musun? | Open Subtitles | انا لا احب اتخاذ قرارات مفاجئة يا سبنسر ولكن هل تعتقد انها الفتاة المناسبة لك؟ |
Özgürsün. Şüphe duyman gerekmiyor, üzücü kararlar almak zorunda değilsin. | Open Subtitles | أنت حر ، أنت خالي من الشك ، حر من الإضرار إلى اتخاذ قرارات مؤلمة |
Ve bir daha böyle kararlar vermek istemiyorsun. | Open Subtitles | وأنت خائف الآن من اتخاذ قرارات مثل هذه مرة أخرى |
Ve bir daha böyle kararlar vermek istemiyorsun. | Open Subtitles | وأنت خائف الآن من اتخاذ قرارات مثل هذه مرة أخرى |
Anne olduğunda, ...her zaman, herkesin hoşlanmayacağı kararlar vermek zorunda kalındığını anlayacaksın. | Open Subtitles | ستفهمين بأن عليك اتخاذ قرارات ليست دائماً لصالحك بالكامل |
Büyük işler zor kararlar verilmeden yapılamaz. | Open Subtitles | رحلات من هذا النوع لا تدار من دون اتخاذ قرارات صعبة |
Böylece liberal ve muhafazakarların basit bir kumar oyununda karar mekanizmalarını görebilecek. | Open Subtitles | كيف أدمغة الليبراليين و المحافظين عالجت اتخاذ قرارات في لعبة قمار بسيطة. |
Bu, vatandaşların günlük hayatları ve ailelerini nereye yerleştirecekleri konusunda daha iyi karar verebilmesi anlamına geliyor. | TED | هذا يعني أن المواطنين سيتاح لهم اتخاذ قرارات أفضل حول تحركاتهم اليومية وحول أفضل الأماكن للاستقرار مع عائلاتهم. |
O herkes için daha iyi olana karar verebilen iyiliksever koruyuculara ihtiyacımız olduğunu düşündü. | TED | الذي اعتقد أننا بحاجة لأولياء أمور أمناء قادرين على اتخاذ قرارات تخدم الصالح العام للجميع. |
Kendi bedenlerimizle ilgili seçimler yapma hakkımız var, kanunların gözetimi veya evanjelist doktrinden bağımsız olarak. | TED | لدينا الحق في اتخاذ قرارات حول أجسادنا، خالية من الرقابة التشريعية أو المذهب الإنجيلي. |
Fakat gerçek muhteşemlik için zor seçimler yapmak zorundaydım. | Open Subtitles | كان عليّ اتخاذ قرارات من أجل الصالح العام |
Gerçek şu ki, kendim adıma ancak doğru kararları verebiliyorum. | Open Subtitles | في الحقيقة، بالكاد يمكنني اتخاذ قرارات لنفسي .. |