Santa Cruz’da iki tane cip (jeep) vardı, | TED | كان هناك اثنتين من سيارات الجيب في سانتا كروز |
Ariel'in babası yok, iki tane annesi var. | Open Subtitles | ارييل لا يوجد لديه أب لديها اثنتين من الأمهات. |
Hepsinden tatmak isterdik. İki tane karışık gönderir misiniz? | Open Subtitles | نريد أن نجربها كلها هل يمكنكِ إرسال اثنتين من كل نوع؟ |
Kulak misafiri olan sıradan biri, sesinizin kadınsı tonunu duyduğunda iki tane sıradan kızın tuvalette gevezelik ettiğini sanır. | Open Subtitles | , أتعلمون من نتصت بالصدفة وسمع الإيقاع الأنثوي لأصواتكم سيفترض بأنكم اثنتين من الفتيات |
İki tane öğrencimle yatıyorum, o ve o aslında gerçekten öyle, | Open Subtitles | إني أنام مع اثنتين من طلابي. هذه وهذه وأنا بالواقع. |
İki tane 15'e 20'lik üç tane 10'a 7'lik. | Open Subtitles | اثنتين من مقاس 6 ضرب 4 و ثلاثة من 4 ضرب 3 |
Günlerden bir gün, Charles Darwin hala Cambridge'de öğrenci iken tomurcuklanma doğa bilimcisi eski bir ağaç kabuğunu söküp altında nadir rastlanan iki tane böcek buldu. | TED | في أحد الأيام الصافية، عندما كان تشارلز داروين طالبًا في جامعة كامبريدج، قام عالم الطبيعة المبتدئ بنزع بعض اللحاء القديم عن إحدى الأشجار ووجد تحتها اثنتين من الخنافس النادرة. |
Şu haplardan iki tane ver. | Open Subtitles | أعطني اثنتين من هذه الحبوب اللعينة |
- Onlardan iki tane alabilir miyim? | Open Subtitles | - هل أستطيع الحصول على اثنتين من هذه |
Bunlardan iki tane iç. | Open Subtitles | خذ اثنتين من هذه. |
Meredith iki tane getirdi. Biri yeter bana. | Open Subtitles | جلبت لي (ميريديث) اثنتين من هذه، أحتاج واحدة فقط. |
İki tane lütfen. | Open Subtitles | اثنتين من فضلِك |
Bunlardan iki tane Hesse'e sıktın ve ölmedi öyle mi? | Open Subtitles | وضعت اثنتين من هذه بـِ(هيس) وما قتلته؟ |
- İki tane Carnival vardı değil mi? | Open Subtitles | -هناك اثنتين من نوع (كرنفال)، صحيح؟ -نعم . |
- Yok, zaten iki tane içtim. | Open Subtitles | -كلا. تناولتُ اثنتين من قبل . |