- Hayır. Hayır, eğer bir manası olacaksa, fikirleri kendini hor görme üstüneydi. İntihara meyilliydi. | Open Subtitles | كلا، تصوراته تميل نحو احتقار الذات تميل نحو الانتحار |
Ne diyeceğimi bilmiyordum çünkü annemin babama hor görmeden başka hangi gözle baktığının hatırlamıyordum. | Open Subtitles | لم أعرف ما أقول لأنني لم أستطع أن أذكر قيام أمي بالنظر إلى أبي إلا نظرة احتقار |
Sizin gibi düşük rütbeli bir gümrük memuru Japon İş ofisini küçümsemeyi nasıl göze alabilir? | Open Subtitles | كيف يجرؤ ضابط جمارك من ذوي الرتب الدنيا مثلك على احتقار المكتب التجاري الياباني أمام الملأ |
Sizin gibi düşük rütbeli bir gümrük memuru Japon İş ofisini küçümsemeyi nasıl göze alabilir? | Open Subtitles | كيف يجرؤ ضابط جمارك من ذوي الرتب الدنيا مثلك على احتقار المكتب التجاري الياباني أمام الملأ |
Albay Drummond, yarın sabah 10:00'da mahkemeye saygısızlıktan neden suçlanmamanız gerektiğini açıklamanızı emrediyorum. | Open Subtitles | "أيها الكولونيل " دراموند إننى أطلب منك أن تبين السبب غداً صباحاً فى العاشرة إذا لم تبين السبب ، فسيعتبر ذلك احتقار لهذه المحكمة |
Bir daha böyle bir çıkış yapacak olursan... seni mahkemeye saygısızlıktan içeri atarım. | Open Subtitles | (تفاجىء)انفجار أخر مثل هذا... وسأحبسك بتهمة احتقار المحكمة. فهمت؟ |
İlk önce ben senin evladın değilim ve sana bakışım nefret dolu çünkü senden iğreniyorum. | Open Subtitles | أولا انا لست فتاك و هذه النظرة التي على وجهي هي نظرة احتقار لانك تقرفني |
Sayın yargıç bütün kutsal şeyleri hor görerek savunmasını yaptığı için burda kalıp Bay Drummond'un alaylarına ve patavatsızlıklarına katlanmak istiyorum. | Open Subtitles | سيادة القاضى إننى على استعداد للجلوس هنا و أن أتحمل احتقار "السيد " دراموند |
Suçlu taraf hor görülmüş ruha hitap eder. | Open Subtitles | حفلة الذنوب عنوان احتقار الروح . تؤكد |
Sıradan vatandaşı hor görmek nerede? | Open Subtitles | أين احتقار الرجل البسيط؟ |
"Aziz Alicia, arkasından böyle hitap ediliyor patronu Will ile yakın ilişkisinden dolayı hor görülüyor. | Open Subtitles | ـ (إليشا المبجلة) ـ كما يُطلق عليها من وراء ظهرها إن هذا ينم عن احتقار بسبب ارتباطها الوثيق برئيسها في العمل ـ (ويل) ـ |
hor gördükleri için diyorlar. | Open Subtitles | انهم يقصدونها بكل احتقار |
Birçok vampir, medyadaki nefret dolu ve kışkırtıcı vampir karşıtı söylemler sebebiyle kendilerini hakir görüp yalnız ve afallamış hissediyor. | Open Subtitles | كثير من مصاصي الدماء يشعرون بالوحدة والاضطراب، مبرمجون على احتقار انفسهم جراء الخطاب الكاره والمحرض على التصدي لمصاصي الدماء في الإعلام. |
ama soğuk bir bakıştı, nefret dolu bir bakış | Open Subtitles | لكن ضوء بارد , نظرة احتقار |