Tek yapabildiğimiz yaraları iyileştirmek cesetleri gömmek ve buraya bir yol bulmaktı. | Open Subtitles | كل ما استطعنا فعله ان نضمد الجرحى وندفن الموتى ثم نحاول ان نشق طريقنا الى هنا |
Bu yere ve insanlarına. Bertie County gibi bir yerde yapabildiğimiz işe aşık olduk. Çünkü, tasarımcı ve inşaatçı olarak her yerde yapamazsınız. | TED | وقعنا في حب المكان و الناس و العمل الذي استطعنا فعله في مقاطعة ريفية مثل بيرتي، و هذا، كمصممين و منشئين لا نستطيع عمله في كل مكان. |
Bu nedenle bizim yapabildiğimiz bu rahatsızlıkların beyinin neresinde olduğunu saptamak ve beyindeki bu devrelerin içine onları açmak ya da kapatmak için müdahale edebiliyoruz. | TED | فالذي استطعنا فعله هو تحديد، بالضبط، مكان هذه الاختلالات في الدماغ و استطعنا أن نتدخل ضمن هذه الدارات في الدماغ، إما لننشطها أو لنثبطها |
Hayır, yapabildiğimiz kadarıyla. | Open Subtitles | لا, في ما استطعنا فعله. |