Netflix'teki sıralanmamızda buldukları efsane bir mücadelenin bizim gelecek tutkulu raflarla teşvik edici rafların arasında yaşandığını keşfettiler. | TED | ما اكتشفوه هو أن في قوائم نت فليكس الخاصة بنا يجري صراع ملحمي بين أنفسنا الطموحة المستقبلية وأنفسنا المندفعة الراهنية. |
Restorandaki o 4 adam öldürüldü çünkü bu programla bir şeyi keşfettiler. | Open Subtitles | هؤلاء الاربعة رجال في المطعم ، قتلوا بسبب شيئا ما اكتشفوه بهذا البرنامج |
Dikkate değer bir şey keşfettiler. | Open Subtitles | وكان ما اكتشفوه مذهلاً.. |
Bu inanılmaz bir şey ve Pazartesi günü buldukları bu değildi; Pazartesi daha ilgincini buldular. | TED | هذا مذهل، لكن ليس هذا ما تم اكتشافه يوم الإثنين؛ ما اكتشفوه يوم الإثنين كان أكثر روعة. |
Bu bilgi ne işimize yarayacak bilmiyorum ama şükürler olsun ki buldular. | Open Subtitles | لا تعرف ماذا تفعل مع تلك المعلومات. لكنهم اكتشفوه. |
Pazartesi günü ne bulduklarını anlatayım: Bir çanınız olduğunu varsayın. Çana, çekiçle vuruyorsunuz. | TED | إليكم ما اكتشفوه يوم الإثنين: تخيل أن لديك جرسا، وبدأت تضرب الجرس بمطرقة. |
Bunu yaklaşık 12 yıl önce keşfettiler. | Open Subtitles | لقد اكتشفوه منذ عشر سنوات مضت |
Almanlar onu buldular ve intikam aldılar. | Open Subtitles | الكراوت، الألمان، اكتشفوه وأخذوا الانتقام. |
buldukları şey... Ne buldular? | Open Subtitles | ...ما اكتشفوه - ماذا اكتشفوا؟ |
Pazartesi günü de bulduklarını duyurdular. | TED | وفي يوم الاثنين أعلنوا أنهم اكتشفوه. |
buldukları şeyse bu kuşların davranışlarının aslen Everglades su havzasını tanımlayan şey olan Everglades'teki yıllık su döngüsünün geri çekilmesine bağlı olduğu. | TED | وما اكتشفوه هو أن سلوك هذه الطيور مرتبط بشكل فعلي بدورة سحب الماء السنوية في الايفيرجليد، الشيء نفسه الذي يحدد المستجمعات المائية في الايفيرجليد. |